
Birkaç gündür çektiğim çilenin boyutunu, kalınlığını, nasıl diyeyim, elime laptadanak oturuşunu felan, tasvir etmemin imkanı yok.
Kendi hijyenik çocukluğum içinde debelenip, insanları hüzünlendirirken kahkahaya boğacak bir hikaye, ucuna Anadolu motifi bezenmiş bir diyalektik, olmadı duygusallığımı fettanlığımla kalaylayacağım bir alaycılık bulur muyum umuduyla, eşeleniyorum.
Elimde kifayetsiz birkaç parça malzeme var; İzmir Bostanlısı'nın yeni beton atılmış yollarında, tamamı oğlanlardan ve benden oluşan bisiklet-tüftüf çetemiz ve çeteye getirdiğim "zinhar kedilere tüftüf atılmayacak, çünkü ben hepinizden uzunum" kuralı mesela... O olmazsa, ananemin henüz sandığını açmadığım, hazine değerinde öksüz yetim çocukluğuna, İzmir yangınlıklarında oynanan oyunlara, anneciğimin 9 yaşında tütün mağazasında işlemesine filan dönebilirim.
Ama yetmez, ama olmaz, ama...
İşin aslı ben, ne deli skmiş gibi dünyayı harıl harıl gezen hippi kızları, ne bir giydiğini bir de blogunda satan, yahut kola şişesine işese sanat olan bacıları, ne tek tweetine bikaç bin kafa aldığını bildiğim, hatta bizzat firmalara pazarladığım blogger hanımları, ne de teker teker magazin sayfalarına taşınmaya başlamış eşimi dostumu, böyle kıskanmadım. (Bi tık kıskanmış olabilirim, sonra ivediyetle geçmiştir. "Ay aman yok yea, mıh mıh" demişimdir. "Hııı çok" tarzında ağzımı çarpıtmışımdır - tıpkım annemden gördüğüm asil küçümsemeyle, neyse...)
Eksik Kalma, Montla da Sıç Siminya
Az önce, patronum benden bir feys aplikasyonunun ana hatlarını felan, wörde dökmemi beklerken, kendimi kapattığım acans tuvaletinde bitirdim "Kız Kısmısı" kitabını. Daha önce yazıların çoğunu blogda okumuş olmam, daha önce hiç bir blogger kitabına -bizzat kendiminkini çıkartmaya bile- itibar etmemiş, 12 yaşında Rus klasikleri bitirmiş salon kızı tavrımdan haşa taviz vermemiş olmam, aklımı korumama yetmedi.
Aklımı skiim, dilimi bile koruyamadım. Keşke iki Ankara havası bilsem de, bi yazımı da "şappi" diye biterecek tarz olsaydı bende. Keşke ya rabbi, sağda solda blogumu okuyup, çok eğlendiğini belirten insanlardan azade olsam da misal, çok ağrılı, az hafifmeşrep, nebleyim bi tutam içten aşk yazıları yazabilsem buraya.
Kendimi kristal kedi kumu kadar yapay, teşbihine ekmek doğranmayacak denli pejmude, yüzüne bakılmayacak denli modernite yalakası hissediyorum. Sırtımda mavi üzerinde Face yazan bir tişört var şu an. Kimin face'i, anladınız umarım. Yaptığım iş iş değil, gittiğim yol, yol değil, öyle bi hal geldi.
Hani Bukowski amca hastası olduğu Fanté'yi Los Angles sokaklarında "Neyesun la .mın evladııaa?!!" diye arayıp da bulmuş ya, beni de bıraksanız Mamak tepe yahut tepeciklerinde, sokakları "Siminyaaa, nerdesin kaltak? çık karşıma iblieass!" inleteceğim. Gerçi kim bırakmıyor, kim tutuyor? Geçen Ankara'ya stand up için gittiğimde, mail attıydım buluşalım deyu. "Çıkamıyorum evden" yazmıştı bana, uzatmadım.
Uzatabilirdim gerçi, niye yapmadım?
Her yere de bal gibi çıkıyomuşsun işte! Tinerci aromalı alt geçitlerde üst baş değiştirip, kuzen seviştirmeye baş koymak sende, iş arıyorum ayağına sokak sokak sürtmek sende, İstanbul'a kaçmak sende, köy köy Tayfun Talipoğlu'culuk oynamak gene sende. Bi benim ezik çağrıma rağbet etmemişsin demek Siminya, sen de haksız değilsin gerçi.
Kitap Eleştrisi
Şimdi ben de bilirim size örneklerle edebiyatı parçık pinçik etmeyi. Salinger'in "Çavdar tarlasında çocuklar"ı bok yemiş, Ambjornsen'in "Beyaz Zenciler"i çiş içmiş, Sait Faik mezarında rahat uyusun, Metin Kaçan gitsin kendini Mamak tepeciklerinde avutsun, demeyi.
Dahasını da bilirim sevgili okur. 12 yaşında Rus edebiyatı okudum derken abartmadım. Evde hayvan kütüphane vardı, İzmir'de yaz günleri çok sıcak ve uzundu, işim gücüm yoktu, evde gündüz gözüne tv izlemek -çocuk gelişimi açısından- yasaktı, zaten özel tv'ler daha seneye açılacaktı derken, oturdum okudum, marifet değil yani.
Siminya'nın kız kısmısı kitabı çok iyi.
Bi kitap için kapağını kapatır kapatmaz "çok iyi" demem. Bi kere o kadar iyi olsa zaten, bir kaç kez daha okumak gerekir. Hem bakalım üstünden üj bej sene geçince, içinden ne hatırlayacağım? "İyi edebiyat dumanı üzerinde tüterken anlaşılmaz. Hele bi 10 sene geçsin, zaman notunu verir onun" derim. Çünkü bu hususta iliğime kadar rezilce elitistim. Öyleyim yani, bu da bilinsin.
Lakin bu kitap başka; anırarak güldürürken ağlatan, canımı yakarken içime su serpen cinsten. Hani iğrenç bir bencillikle, "Bize bunları yazman için daha sefalet mi çekmen lazım? Çek çek, beter ol kızım." diyeceğim tutuyor. (Yalan amuk, yalan. Sanatı yaşamdan üstün tutsaydım, kedim reklamcı olmazdım. "Kendimi kaça, nereye pazarlarım da cukkamı alır Maçka'da yarı mağra dairemde yaşamaya devam ederim" hesabı yapmazdım. )
Hülasa, size sıradan bir bogger sıçratması değil, adı çok sündürülmüş lakin içi boşların deneyimsiz deneyimli lakıdılarını hele hiç değil, size gerçek, demli çay, olgun şeftali (tamam kabul çok olgun değil lakin yeterince tatlı bi şeftali) deniz kenarı kokusu gibi bir kitap öneriyorum.
Gidin, alın, okuyun. 2 tane alın, birini Alaçatı'da hava, yahut Türkbükü'nde Türk bükecek bi arkadaşınıza hediye edin.
Siminya'ma para kazandırın.
Şappii...
biterken,
hala burda mısınız? o zaman akşama sezyum ve alnıtemiz beyler tarafından yazılan "Küçük Hesaplar"ın 2. bölümünü - en kötü bölümüymüş, sonradan düze çıkacakmış, zaten oynayan optik-kıvırcık alnıtemiz'miş, bi bölümde Sezyum kendiylen gelin güvey gerdek olacakmış- izleyebilirsiniz.
reklamlar bitti. öperim.
11 vatandaş cevab hakkı kullandı :
hiç yorum yok
ilgi çekemedi. soyunsa iyiydi.
reklam içinde reklam içinde reklam içinde reklam... başım döndü okurken..
n'aapalım kardeş çok sevdik.
sevdik mi tam severiz, sildik mi bir kalemde.
deniz çok teşekkür ediyorum ya. bilen biliyor sana, entel dantel'e ve atgötten'e kaç yıldır büyük hayranlık duyduğumu. şimdi sen böyle yazınca tuhaf oluyor tabii, kıskanception gibi bir durum bu. yinede ben daha çok hayranım sana, çünkü başarıların benim cücük çabamla kıyaslanamaz bile.
ama gerçekten evden çıkamadım ya, arkamdan biri tuttu nece sonra anladım ki kapı koluymuş fvhjhxhn
ya benim amacım güldürükçü olmaktı ama sanırım daha çok ağlattırıkçı olmuşum. demek ki iki duygu arasında dozu iyi ayarlamak lazım hımm..
varol, ima atma o.ç :/
@siminya hahaha:)
ay lav yu oç.
öncelikle şunu diyeyim, hayır çok ağlattırıkçı olmamışsın, sen bana bakma. ben çok hüzünbzım, ağlak bi insanım. güzel konserde ağlarım, kitapta ağlarım, kedi videosu izlerken bile ağlamışımdır.
yazılar son derece komik, 57 memeli artemis'te, kahkülünü kavradığın sözlünde, bana 280 kilo daha saç getirin dediğin yerde, bak hatırlıyamıyorum şimdi ama pek çok yerde, tepinerek güldüm. yetmedi yanımdaki insanlara okudum, güldürdüm.
başarı göreceli bişey, sana göre öyle, bana göre böyle. oraları geçelim de, tüm kalbimle dilerim ki hayatın boyunca yazar, yazdığının parasıyla geçinirsin.
hakkındır, helalindir.
Çok benzer hisleri birçok insan da senin için hissediyor. Biliyorsun değil mi?
Ayrıca yazın başarılı oldu. Hiç okumamıştım Siminya'yı ama kulağıma çalınıp duruyordu. Sen de diyorsan gidip alıcam kitabı gtk.
@Wicked_Stardust :) çok teşekkür ederim.
al tabi ya, al gtk...
okumalıyım dedim bu yazıdan sonra, eyvallah...
bu arada Mimlendin canım :)
beni de sevin lan hep birbirinizi seviyonuz.
Teşekürler, Çok güzel paylaşımlarınız var. Blogtaki yazılarınızı izliyorum. kurusıkı silah modelleri diye bir sitem var yazılarınızı burdada paylaşmak isterim.
Post a Comment