
Hıdır Baba diye biri olmadığını ben de biliyorum. Ama gelin bunu zirzop kankam Burcu'ya anlatın. O ve sanırım lise klanımızın geri kalanı, Hızır ile İlyas'ı tek bir karakter altında toplayıp, amerikanya Noal Baba'sı muamelesi yapmaktan hoşlanıyorlar. Çorap yerine gül dalı, şömine yerine Ahırkapı.
İşin aslını söyliyeyim; biz İzmirliyiz ablam. Hani "Yaaa şimdi moda oldu tabiy Hıdrellez, siz de ucundan modaya uydunuz, trendyol oldunuz, markofoni'den sahabın köründe dilek sipariş ettiniz" bizi bağlamayan eleştiriler. Ben 6 yaşımdan beri beatles dinliyor ve Hıdrellez kutluyorum hulen!
Hatta bigün olmaz ya, bi polis yolda durdurup cüzdanımı arasa, çok şaibeli bir torbacık taşıdığımı keşfedecektir. Streç film içinde adeta basılmamış kubar imajı çizen bu torbacık, aslen seneler önce annanemin bir Hıdrellez sabahı karınca yuvasından alıp, okuyarak sarmaladığı bir pinçik toprağa tekabül eder. O toprağı taşıyanın cüzdanı boş kalmazmış ablam. Ve mesele ananemse, ben bu kocakarı büyücülüğüne inanırım.
Biz henüz kısa pantalon ve renkli istop çağındayken, Hıdrellez mahallemizde büyük yankı bulan bir organizasyondu. Gündüzden ucuna bulaşık teli takılmış, yakıldığında uçuşarak komşu kızların saçını tutuşturan meşaleler hazırlanır, inşaat sahalarından sokak arasında ateşe verilecek kereste aşırılırdı. Büyük ciddiyetle yürütülen kutlama çalışmaları, tüm mahalle kopillerinin balkonumuz altında "Saadet teyze Deniz'i aşağı salsana" türküsüyle zirveye ulaşır, anneciğim yılın o kutlu gecesinde sokak iznimi "bağırdığında sesine gelmek" koşuluyla biraz esnetirdi.
İstanbul'a teşrifim ile beraber, bu vağroş kentin Hıdrellez kavramı olmadığını keşfettim. Kimse gece sahile taştan ev yapmıyor, sabah sütlü kahve içerek kahkaha atmıyor ve dahi mahalle arasında ateş yakanlar, gecikmiş 1 Mayıs sazanları olarak polis amcalar tarafından ağzına biber gazı sürülerek uyarılıyordu.
O arada bendeniz, Hıdrellez'de gülüm dalım olmadığından cam kenarına pastel boyayla gül ağacı çizmiş, dileğimi de altına selobantla yapıştırmıştım. Hızır ilen İlyas babalar, sanatkar kişiliğimden etkilenmiş olacaklar ki, o dilekte çizdiğim eve bir sonraki Hıdrellez'den 2 gün önce taşındım. İlk icraatım bahçeye minik bir gül fidanı almak oldu.
Ahırkapı'ya gelince; çok kalabalık, çok halk, çok belediye spor bir organizasyon olması hiç canımı sıkmadı açıkçası. 4 şat jagermayster içip gelseydiniz, sizi de sıkmazdı. Üstelik kadınların yoğunluğu ve göbek atma azmi öyle bir boyuttaydı ki, aradaki apaçi klanları adeta nötralize oluyor, taciz sevdaları analı kızlı gerdan kırmalar karşısında eriyip gidiyordu. Modernleşmemizin önündeki engel meğer yetersiz teyze mevcudiyeti değil miymiş?
Açıkçası sokaktaki kadının gücü, benim hayatta aradığım tattır. Yılbaşında aynı miktarda kadın Taksim'e çıksak, taciz apaçilerinin tırsıp birbirlerine dayayacaklarından adım gibi eminim. Hülasa sevgili kızkardeşlerim, her fırsatta sokağa, bi göbecik oraya, bi göbecik buraya!
Biterken...
Şimdi "yav deniz biz seni frankofon bildik, entel sevdik, sen çingen çıktın" diyecekler olacak.
gtümü yiyin afedersiniz...
çingenlik hoş bişey olsa da, olmasada da, kustrika sevsek de sevmesek de, kara kedi beyaz kedi'den öteye bir gıdım çingeneliğim yoktur. ya zaten hıdrellez çingen bayramı da değil hani. wikipedya linki var yukarda.
neyse, geçmiş hıdrelleziniz kutlu olsun.