Hayatımın Kadınısın (The Nursel Kaymaz Legacy)

By | 3/08/2010 9 comments
Bu yazının sonunda feyk yok.

En başından diyelim, harf harf gerçekliğine alışır gibi... Kişisel Yoda'm, eski evimin kadını, küçük kirli sırlarımın bekçisi, ışığın ve kurnaz hayvanların koruyucusu Nursel Kaymaz'ı, geçtiğimiz perşembe Heybeliada'da bir çam ağacının altına gömdük.

Yaptığı son g.tlüğü bi kenara ayırırsak, Nuer çok sağlam bi ablaydı. Size burdan gevelediğim birtakım lafları, o çok seçkin liberal duruşları, bir nefeste götüne koyuşları, ayıptır demesi ben Nuer'den öğrendim.

Gelin ne öğrenmişiz bi hatırlayalım, hatta genç hemşirelerimize Nuerliğin beş okunu miras olarak bırakalım.

The Nursel Kaymaz Legacy

İncecilik: Nuer varoluşu, şahsına münhasır bir incelik barındırır. Akşamüstü 5'te çalışma arkadaşlarına tam da arzu ettikleri kahveyi kendiliğinden dağıtan, Çukurcuma sokaklarında çıplak ayak kuklası Mıntı'yı oynatan, kirayı koyduğu zarfın üzerine "Sana gönül borcum var, ödemek kolay değil" yazıp bi de kendini arı olarak çizen, ışık vuran her duvara el çırpan bir inceliktir bu. Öyle kendiliğindendir ki, ailesinin siyah beyaz fotolarıyla süslediği duvarın bir köşesine David Bowie kartpostalı yapıştırdığında, Bowie bile durumu çaktırmaz ve Nuer'in dayısı rölüne tav olur.

İçkicilik: Pek çok insan içki içebilir ama pek azı soğuk bira ve kızarmış patatese "çıtıçıtçıt" şakıyarak ve parmak şıklatarak sevinir. İçine iki dal tarçın, bir tutam portakal kabuğu atılmış ısıtılmış köpek öldürene, sıcak şarap methiyeleri düzmek yine, Nuer'in işidir. Uzun çalışmalar, bir verem ve bolca para dökerek alkolik olmuş bu neşeli ablamız, içince hem sevişgen, hem haylaz, hem tumturaklı, hem de ekstra kahküllü olur. İçkiliyken iblise bağladıysa bu şüphesiz, sizin ona bi terbiyesizliğinizdendir. (Bencileyin en tatlı Nuer hallerinden biri, pazar akşamı, radyo başında, dışarıda dize kadar kar, elde konyak ve malbora layt, muhabbet koyultarak...)



Manitacılık: Nuer güzel müzik çalar, plak toplar, iyi fotograf çeker, çılgın saç keser, futboldan anlar. Kendi deyimiyle tüm bu meziyetleri, manitaların aklını almak için edinmiştir. 90'ların sonunda İstanbul film festivali zamanı ortaya çıkan bir dondurma çubuğu -ki üzerinde "benimle sinemaya gelir misin? - cevap vermek için çubuğu iade ediniz" yazmaktadır- Nuerin çapkın yıllarını anlatır. Nuer, Sezyum hanımı olmazdan önce, Yıldız başta olmak üzere İstanbul'un tüm tepe ve vadilerinde bir bademin gönül ucunu yakmış, yerlere baka baka yürek burkmuştur.

Goygoyculuk: Nuer paraya acımaz, cebinde kuruş olmasa kendini topshop ve stefanel sponsorluğunda goygoylamaktan kaçınmaz. Fakat aslen ve esasen goygoyladığı, güzel pişmiş yemekler, iyi çalınmış şarkılar, kızıl batmış güneşler, bir sokak arasında usul esen meltemler ve yanındaki dostlardır. Demem o ki, eğer şu veya bu şekilde onun tarafından sevilmek lütfuna eriştiyseniz, süper kahramansınız, kralını tanımazsınız. Öte yandan misal canınız çılgınlık mı çekti, bir ikircikli oyuna mı meylettiniz, gönlünüz bi yana dötünüz öte yana mı kaykıldı? Gaza gelmek için lütfen N.K. butonuna basınız.

İbliscilik: Egosunun götürdüğü yere gidenleri, kendini göstermek için kasanları, tuttuğu s.kten medet uman hanımları, tek derdi s.k tutturmak olan adamları, küçük hesapları, o hesapları yapanları, şımarıkları, çıkarcıları, kendini haddinden çok sevenleri, hiç sevmeyip hep ezikliğin dibinde yatanları, Nuer dimağı kabul etmez. Onların hakkı yazısız kaynaklarda iblisliktir; ki sonradan pişman olsa da, Nuer'in iblisliği pistir.

Biterken,
Bi dünya yazmak, ama henüz onda birini bile anlatamamak, sonraya saklamak, yıllandırmak, 31 yaşında ölmek ve hep badem kalmak, birinin can dostu olmak, ona yeterli zamanı ayıramamak, belki anlamak ve bazen, acaba hiç anlamadım mı diye tırsmak...
Newer Post Older Post Home

9 vatandaş cevab hakkı kullandı :

Zeynep said...

başın sağolsun. üzüldüm ben. iyi bak kendine.

Unknown said...

hic tirsmamak olsun
Nuer gibi

haberi duyduktan sonra, bir de senin yazın geldi üstüne. başın sağolsun. gerçekten.

facitle said...

=(

uzun zamandır etkisinden çıkamadığım yok oluş.. çok iyi tanımadan bu kadar kendimi yakın hissettiğim nursel.. öyle güzel anlatmışsın ki onu.. tanıyamadığım için üzgünüm.. heybeliye her gittiğimde içimde bir şey sızlayacak.. ama kaan'ın dediği gibi her yerde hissedeceğiz onu sanırım.. senin de başın sağolsun..

Anonymous said...

kendisini tanımıyorum. ama nur içinde yatsın... tanısam güzel olurmuş, güzel insanmış vesselam..

Ecif said...

ah be

bir şarkıdan bahsetmiştim adını, melodisini hatırlayamamıştım, ertesi gün bana 45liğini hediye etmişti. daha sonra kumbaracı yokuşunda elma yemiştik. bana yokuştan nasıl yorulmayarak çıkılacağını öğretmişti. hem elma yemiştik, hem sigara içmiştik ve yokuşun sonunda hiç yorgun değildik. sana bir kitap almıştım veremedim nursel i.

şarkı neydi ya? @allalunna