Aileden Soğutma Bakanlığı

By | 6/06/2010 7 comments

Tüm toplumsal düzenimizin aileyi özendirmek, gelini bezendirmek, üremeyi kurumsallaştırmak üzre düzenlendiği aşikar. Romantik komedisinden, bir kilim yeter sevgilime, tek taşını kendisi alıp astrolojinin uygun gördüğü başka bi tarihte Nil kıyısında evlenen biriciğime kadar herkes, evlilik taraftarı. Nikahın kerametiyle imtahan edilmeyen bir ben, bir Teo, bir de gayler kaldık.

Peki başbakanın dahi en az üç çocukluk üreme tavsiye ettiği ülkemizde, derin devletin aileden soğutma hizmetleri olduğunu, biliyor muydunuz?

Evet evet, bu hizmeti her sokağa bir adet düşecek şekilde konuşlandırıyorlar. Çekirdek aile görünümündeki bu ekip, yaydıkları ılgıt ılgıt negatif enerjiyle insanı aileden soğutmaya yarıyor. Biraz "Evcilik Oyunu"ndaki çiftler gibi ama şiddeti vasatın üstünde. Üstelik ortada bir adet de ürenmişlik mevcut.

Bu ekibi mercek altına alırsak;

G8 Baba: Kafkaesk bi kafası var. Hani kendi ayağıyla nikahlanıp, akabinde çocuk sahibi olmamış da, bir sabah uyandığında kendini ev reisi buluvermiş gibi sıkıntılı, gürültücü, baskıcı. Haneyi dünya gibi düşünürsek, baba G8 devleti sayılır. Yerli yersiz gücünü göstermekten, esip gürlemekten çekinmiyor. Çekinmek ne lan? Terör estirmeyi basbayağı iş bellemiş. "Sabah 7:30 oğlanı uyandığı için, hanımı var olduğu için azarla" şeklinde mesaisi başlıyor. Evde genelde sadece artistik işleri "benden başka kimse yapamazdı" havasıyla icra ediyor. Elinde fırça, balkon takımını verniklemek, dünyayı susturup klasik müzik dinletisi düzenlemek, hep G8 babanın marifetleri.

Gelişmekte Olan Anne: Dünyanın tüm gelişmekte olan ülkelerine benziyor biraz; köppek gibi çalışmasına, en çok o yorulmasına, hem işe gidip hem evi çekip çevirmesine ramen yeterli saygıyı bir türlü göremiyor. Zaten hane dünyasının doğası gereği, hep gelişmekte kalıp, bir türlü gelişmiş olamaması için tüm çareler düşünülmüş. Ne kendine ayırcak vakti var, ne de takati. İş bu sebeple, hep ikinci sınıf vatandaş kalmaya, haliyle sinirli ve çirkef olmaya mahkum. Bu zayıflığının bedelini çocuğa ödetmekte beis görmüyor. Babasına onun üzerinden savaş açıyor; biçareyi elinde dingildeyen bi oyuncakla terasta kitap okuyan G8 babanın üstüne salıyor felan. Tabi müsibet hep velede kalıyor.

Halk Velet: Hikayemizdeki en acıklı pozisyona sahip velet, yani annesinin hitabıyla "babasının pici", dünyanın tüm biçare halklarını temsil etmekte sanki. Gariban doğumdan itibaren yediği voltaj voltaj negatif enerjiden epey sersemlemiş, mal gibi olmuş. Ya öfkeli, ya sırnaşık, ya şımarık, lakin kimseye yaranamıyor. Herşeyden yarım yamalak haberdar, kime kızsın bilemiyor. Hane halkının neden sürekli savaşta olduğunu anlayamadan, kimi zaman silah, kimi zaman kalkan, ama hep g.tünde patlayan görevini icra ediyor. Ağlaşma - güce tapınma sarmalında, 0-8 saniyede sıradan bir çocuktan trole dönüşebilme yetisine sahip. Aile kurumsal mevcudiyetinin asıl sebebi değil, kamburu gibi görülmekten bi türlü kurtulamıyor.

Hülasa sevgili okur, bakmayı bilirsen karşı komşun seni evlilikten soğuturken, klasik bir anarşiste çevirebilir. Peki sen hiç dikkatle, bakıyor musun?

Biterken,
İstanbul'a yağmur yağıyor aralıksız.
Mayıs sıcaklarında, Haziran fırtınasının bir İstanbul geleneği olduğunu anlatıp durdum.

Şimdi, "buneyeaa" ağlaşana, "ne dedim ben çat", "ne dedim ben çat".

www.hayatiminerkegi.com linki şimdilik çalışmıyor ve ben suçu bilgi teknolojileri ve iletişim kurumuna atıyorum, haberi olsun.

d.

Newer Post Older Post Home

7 vatandaş cevab hakkı kullandı :

momos said...

bilir kişi olarak, bazı aileden soğutma bakanlık personellerinde gözlemlenen G8 ülkelerinin çoklukla, az rastlansa da gelişmekte olan ülkelerin, görünümünü aldıkları çekirdek ailenin sürekli çitlenme korkusunu gidermek adına başka gezegenlere yaptıkları yolculuklarının dünyayı kurtarma yolundaki payı hakkında düşüncelerinizi de merakla beklemekteyim.

gezegenler arası yolculuğun son derece mümkün, adeta her yurttaşın hakkı olarak görüldüğü günümüzde teknolojinin bu kadar ilerlemesi kendi içinde geliştiği dünyayı da yok etme potansiyeli taşımıyor mu sizce?

böyla bakarsak yakın bir gelecekte bakanlık görevlilerine gerek kalmadan kurum kendini atıl duruma düşüreceğinden, haberimiz bile olmadan çekirdeklerin kendi kendini tüketeceğinden şüpheleniyorum.

tüm saygımla arz ederim bilgilerinize.

yeni domainin hayırlı olsun...
cname başarı ile oluşturulmuş ama bloggerda ayarları yapmamışsın ki yapmış olabilsen bu yazıyı yeni domaininde okurduk...

çocuk meselesine gelince ki daha evlilik meselesine yaklaşamadığımdan oraya hiç girmiyorum... g8 inede g20 sine de...

Eh valla çay püskürttüm ekranıma, öyle güldüm taa buralardan. Elinize, dilinize, gözünüze sağlık olsun e mi zeka küpü kadın. Herkesin sizin gibi blog yazarı olsun inşallah!

yılmaz beyciim, hayatiminerkegi yaklaşık bir yıldır .com adresinden yayın yapıyordu.
bi arıza var ama şimdi, gelip bakmak ister misin?

defne hanımcıım, pek saol:) sen de çaya buyurmaz mısın?

Anonymous said...

Fotoğraf bu kadar yazıya yakışır, bu kadar tarihsel gerçekleri izah eder.

Solda, üstü başı dökülen ve buruşuk anne, gözünün feri sönmüş. Sağda, tavşan kakası gibi akmayan - kokmayan cillop kıyafetiyle fotoğraf çekimi akabi metresi beş çayına götüreceği belli baba. Ortada ise Sezercik Aslan Parçası, anneye yakın durduğuna göre nereden ekmek yiyeceğini biliyor. Üstünün başının temizliği ve paklığı ise ileride babası gibi öküze bağlayacağının alameti.

Eline sağlık!

Anonymous said...

kralsın


KEM
MEL