
Fransızca'yı unutmamışım.
En azından bi eczaneye girip derdimi anlattım, zenci kadından boğaz spreyi ve parasetamol aromalı içeceğimi almayı başardım. Gizem bu başarıma tanıklık ettiği için, pek çok yerde konuşma işini bana bırakıyor ama hata ediyor, bunu bilsin.
Gerçi şimdi sızdı gitti zaar. E saat gece 2.
Brüksel'de Grand Palace denilen yerin dibinde bi otelimiz var. Bu satırları size, ömrü hayatımda kullandığım en pahalı internet vasıtasıyla yazabiliyorum. 24 saati 8 yuro. Üstelik orçolar sadece tek bir bilgisayarda şifreyi kullandırtıyorlar. "Mösyö 21. yüzyıldayız, biraz ayıp olmuyo mu?" çektim, lakin resepsiyonist pişkinliği diye bir olgu var. Emlakçı pişkinliğine neredeyse denk. Ellerini iki yana açıp "Yöö, olmuyo" der gibi baktı. Fransızca.
Karnımızı kro Amerikalı tursitler gibi, Quick burgerde doyurduk öğleyin. Akabinde Grand Palace kuzey- batısındaki mahalleleri biraz dolaştık. Tuhaf bir Sultanahmet tarzı var; dükkan önünden adam çeviren garsonlar olsun, kötü iç mekan tasarımları olsun, sokağa konmuş fiks menüler olsun...
Otele dönüş yolunda, meşhuur Belçika vafılından da yedik, yemez olaydık. Ekstra dandik sprey krema için 80 cent isteyen müesesenin sattığı şey meğer vafıl diil, kauçuk spor malzemesi aksamıymış. Belçika duy sesimizi, vafıl işini Moda'lı Ali Usta'ya bırak!
Bir de Hazal gerçeği var. Şu an biz otel odasında bitap, sızmışken, o Brüksel'de yeni ortamlar keşfediyor, ha babam keşfediyor. Fotoğraftaki duvar sanatına bile bizden önce ulaşmış, o kırmızı rujuyla adını yazmış.
Bugünün bir de, yarını var Hazal.
Yarın görüşürüz Brüksel.
3 vatandaş cevab hakkı kullandı :
espri falan anlamayan captain obvious der ki o hazar değil halal.
Brukselde internet baglantisi meselesi faciadir. nedeni ise is nedeniyle ziyarete gelen ab burokratlarinin fazlaliligi ve dolayisiyla fazlasiyla doymus otelcilik sektoru. hatta sunu soyleyyim. eger mobil internet satin alirsaniz cok daha ucuza gelecektir. benim nacizhane tavsiyem sehir merkezindeki ucretsiz hotspotlardan faydalanmaniz. ayrica ixke gibi kahvenin 1,5euto oldugu yerlerde internetten ucretsiz faydalanilabilir.
Meydanın alt sokağında bir de kendini dünyanın en iyi peynircisi sanan kadın satıcı, peynirlerin fotoğrafını çektiğim için dükkandan kovmasaydı orada geçirdiğim birkaç saat daha eğlenceli olabilirdi. Burunlar yüksekten uçuyor bence.. Midyede farklı versiyonlar şaşırtıcı, gidenler fazla yiyecek bişey aramasın. Boşa efor. Ünlü bir türk mutfağı aradım ama bir kaç yıl önce kapanmış. Kışlalı'nın kızı sanırım işletiyormuş. Ama Belçikalılar herşeyi yemiyorlar, yedirmek zor yani.. Kartpostal atmaya kalkmayın, o parayla amsterdama tren bileti alırsınız valla. Ben o gaflete düştüm bi kez. Sevgiler herkese.. 10R 100R
Post a Comment