Satan Blog Yaratmak

By | 3/02/2012 26 comments

Valla aslen hiç işim olmazdı.

Sabah böyle şıkır şıkır yogadan çıkmışım, Fındıklı mevkinde, hastası olduğum Elifli pastanesine oturmuşum. Çay güzel, ekmekler kızarmış, açık büfe ucuz, deniz manzarası ışıltılı. Garsonlar bile seviyor beni; sabahın körü sempatikliğimle bi iki aydır, "o bacı"ya oynuyorum zira.

Bi yandan maydonoz kemirip, bi yandan mobil cihazımdan - Nokia N7- maillerime bakıyorum. Uzzuuun bir blogger mailleşmesi olmuş geceden. İçinde eş, dost, emmi ve bi kısım da blogselebriti olan bir grup insan, ha babam yardırmış. Bi ayarlar, bi afralar felan.

Ben de mizahi bi yardırışla olaya dalmak, puan toplamak istiyorum ama konuya sebebiyet veren içeriği bir türlü göremiyorum. "Allahını seven üstüme o linki atsın" diyorum, ses veren olmuyor.

Neyse, bi şekil öğlene doğru, elime konunun kaynak linki ulaştı. orası şurası:

Tövbe rabbim, neredeyse yazarının bile okumadığı bir blog; blogger dedikodusu yapıyor. Yani bir Madi Clara olsa, insana okuturken bi yandan, "Lan iğrençsin ama ahaha, ühühü" dedirtse, vallahi başımın tacı ederim. Kötülüğe meyyal olduğum sanılmasın. Sadece birinin bunu eğlenerek yapmasını destekliyorum, neyse, ki, konumuz bu değil.

Konuya döner isek; efendim bu blog ve 1-2 arkadaşı daha toplanmışlar, toplumumuzun kanayan bir yarasına, yani bloglar arası çeteleşme, tekelleşme ve şikeye karşı imza kampanyası başlatmışlar. Son derece nobıl bir koozz! Böyle sosyal mesajlar neden benim hiç aklıma gelmiyo, valla şaşıyorum.

İsmi "Biz de varız" olan bu kampanya kapsamında, özetle istiyorlar ki; lütfen hep aynı bloggerlar lansman partilerine çağırılmasın, reklam malzemesi olarak kullanılmasın, eşantiyonları hep onlar götürmesin. Biz de bloggerız, bizi de reklama açın!

Şimdiii, işim dijital reklamcılık olduğundan, ister istemez pek çok bloggerı markalara satmaya çalışan bir kimseyim. Yeri geliyor bir arkadaşımı ucuza kapatmaya çalışırken, yeri geliyor aslen eve almayacağım bi başka arkadaşa kampanya düşünürken buluyorum kendimi. Hoş değil, amma velakin ekmek parası.

Aslen, insanların ilgi alanlarından kazanç sağlama, en azından o konuyla alakalı daha çok kaynağa ulaşma arzularını hor görmüyorum. Son derece haklılar. Misal, IFW %70 oranında utanç vericiydi, 1 saat Fashion tv izlemiş bir ergenin bile algılayabileceği dandiklikteydi ama olsun. "Moda bloggerıyım ve IFW'ye gitmek istiyorum" çok makul bir talep.

(Ben de ilişkiler üzerine yazıyorum. Beni de en azından Erasmus'lu süt oğlanların lıkır lıkır aktığı partilere çağırabilirsiniz sevgili markalar, fak yu!)

Üstelik PR ajansları sadece tanıdıkları bloggerları müşteriye öneriyorlardır, onu da anlarım. Çünkü müşteri, blog, site felan bilmez. Müşteri genelde, Ses Getirsin: dijital ajans vs. analog müşteri blogunda anlatılan gibi bişeydir.

Düşünün ki karşımızda, "Facebook butonları neden mavi? O rakip markanın rengi. Orada kurumsal renklerimizi kullanalım lütfen!" diyen bir müşterimiz var. Bu müştrienin elinde parası var. Biz de o paraya muhtacız. Adama "Evet yaa, Mark yine yapmış bi .rospu çocukluğu. Göstericez ona biz." yalakalanacak noktaya gelmişiz.

Sizce o müşteriye, sizin adını sanını hiç duymadığı, 1000 küsur okurlu bloğunuzu satmaya çalışmalı mıyız?

Cevabınız "evet" ise onu da anlıyorum, onu da destekliyorum. Hatta challange accepted!
Değil mi ki blogunuz satılabilir, siz de reklama malzeme olabilir hale gelmek istiyorsunuz. Buyrun, KimLanBuHayatımınErkeği ekibimizin önerileri.

Satan Blog Yaratmanın Altın Kuralları

1) Zengin olun: Para parayı, ortam da ortamı çeker. En iyi şeyleri tüketin, en güzel yerlerde gezin. İnsanlar haliyle yediğinizi içtiğinizi, giydiğinizi görmek isteyecek. Akabinde 15 ajans çalışanını, marka temsilcisini evinizde partiye çağırıp şampanyayla ayaklarını bi yıkayın bakalım, size kim hayır diyecek?

2) Bazı şeyleri ilk siz yapın: Hayır zamanda geri dönüp ilk blogu açamazsınız. Bunun için zaman makinesi icat etmeniz gerekir ki, o zaman blog tutmaya vaktiniz kalmaz, çok saçma. Ama illaki bir şeyin ilki olmak isterseniz, yeni bir fikir bulmak işe yarayabilir.

3) Çeşitli brand equity'lerine uygun olun: Blogunuzda am sik göt yazmasın, küfür geçmesin, meme açılmasın. Bugün bir Sezyum değilseniz, bu şekil davranışlarınız size itibar olarak dönmeyecektir.

4) Takipçilerinizle takılın: Takipçi candır, netwörk her şeydir. Bi bar kapatın, takipçilerinize vokta ısmarlayın, şıklık yapın. Ben 2000. takipçime Erotica marka fileli çamaşırımı hediye edicem mesela. Üstelik böylece 2. maddeyi de kavır etmeyi planlıyorum.

5) Reklam almış gibi davranın: Reklam almanın ilk kuralı, önceden reklam almış olmaktır. Çok sevdiğiniz bir markanın, misal Jagermeister'in allah ne verdiyse reklamını yapın. Evdeki şişelerle poz verin, onları eritip boncuk yapın.

6) Sık içerik üretin: Sosyal medyanın her yerine o içeriği sık sık basın. Eliniz her daim iş yapıyo görünsün.

7) Sansasyon olun: Sağa sola sataşın, hadise çıkartın, karakoldan 4sqre check-in yapın.

8) Ünlü bi anne babadan doğun: Biraz geç kalmış olabilirsiniz tabi, ama insan isteyince neler yapıyor.

9) İsminizi görünür kılın: Kartlar, postitler, çıkartmalar bastırın. istanbul'un her yerine sprey ile blogunuzun adını yazın.

10) Gay olun: Lobisi kuvvetli bir gruba üye olmak işleri hep kolaylaştırır. Blogger illuminati cemiyetine giremiyorsanız, gay cemaatine katılın. Onlar da çok tesirliler ayrıca daha çok eğlendiklerine de eminim.

Velhasıl kelam, bunu yazarken kendim dahil tüm camiamıza bi takım mesajlar verdim, kimseyi kayırmadım. Sonra bana gelip, "rörörö" çekmeyin. "Ama sen de bunu yaptın" çemkirmeyin. Yaptım, biliyorum. Bişey satılacaksa onu ben satarım zaten, işim bu. Öte yandan açıklığa kavuşsun istediğim 1-2 nokta var.

a) "Satılabilir" olan her şey kaliteli ve iyi, kaliteli ve iyi olan her şey de "satılabilir" değildir.

b) Gerçekten iyi bir fikriniz ve onu gerçekleştirecek azminiz varsa, internetten para kazanmanıza hiç bir blogger illuminati cemiyeti engel olamaz.

c) Tek maksadım var, insan insandan tiksinmesin, blogger blogera haset gitmesin.

Şimdi dilerseniz, bana karşı birleşebilirsiniz.



Biterken,
Annem az önce telefonda "Facebuk'tan paylaştıklarını kimse layk etmiyo. Niye popüler değilsin kızım sen?" diye sordu. Annecim durum bu. Kendimi bi tek Elifli pastanesinin garsonlarına sevdirebildim. Onlar da tanısalar sevmezler.

Öte yandan; Mart ayı bol Kısmet'li. 6'si Kadıköy - Kargaart. 10'u Ankara - Hayal Kahvesi, 13'ü Babylon Lounge, 22'si yine Karga, yine art! Gelin lan, baya komik oluyo. Ayrıntılar burda!

Ha bi de; ilişkili felanlı yazıları GQ Türkiye'ye yazmaya başladım. Gıcır gıcır dergi. 9TL.
Newer Post Older Post Home

26 vatandaş cevab hakkı kullandı :

Hahhahhaa çok eğlendim. Sonra kendi blogumu düşündüm. Kocam hakkında yazdığım onca şeyi. (misal 14 şubatta yaptığım kadifeli döşemeyi:
http://www.blogger.com/post-edit.g?blogID=2594899236809760148&postID=4010455451201380726

Benim bloga olsa olsa mor çatı reklam verir bir de kezzziban hatemi:))) ama bak layıkıyla satarım ben şimdi bu ikisini..

Kalemine saglik komik insan:)) cok guldum cok eglendim pazartesi pazartesi yaptigim mesainin acisini bile unuttum:) Acikliga kavusan a sikki da bloggerlik kariyerimin en saglam tesellisi olucak,saol!

diego said...

"Uzzuuun bir blogger mailleşmesi olmuş geceden."
Ben buna takıldım yahu! Şu blogger illuminati gay komunitesinin mail listesi filan mı var? Neler dönüyo orada?
Feedlerimi sınıflandırıyorum işte, okuduğum çoğu blog belli şeylerle ilgili. yok adam kendi yelkenlisini yapıyo, yok hatun güney amerikaya gidiyo filan. Hayatımınerkeği ve bazı başka şeylerin durduğu liste "çokbilmiş" adında. şu şöyledir bu böyledir memo tembelçizer gibi anlatırgiller çünkü. her bi gün muhatap olduğum şeylerle, misal erkek cismi, alakalı oldukları ve içinden bir bilgiyi alıp yelkenli filan yapmayacağım halde oturup okuduklarım.
mail listesinin bu bloglara mahsus olduğundan şüphelendim. hobi blogcuları toplaşacak strateji yapacak değil ya. ne oluyo yahu orada?

Şunu biraz önce yazaydında iyi kötü geleni gideni olan pilogumu kapatmayaydım. demmit :(

A-H said...

isin ilginci hakikaten isi gucu birakip bunlara odaklananlarla dolu ortalik, gulsek mi aglasak mi bilemedim :))

yalnız linki de doğru verseymişim iyi olacakmış:

http://alisverisdanismani.blogspot.com/2012/02/14-subat-benim-kocam.html

Tüm kadınları koruma ve kollama derneklerine sesleniyorum:)

aahaha yine çok güldüm yaaa! ben de geçen gün görmüştüm bu yazıyı ve "eee siz şimdi böyle çeteleşmeye çalışıyosunuz da kimsenin sizi iplediği yokki anacım" diye içimden söylenmek suretiyle kendilerince haklı buldukları bu girişime anlam vermeye çalışmıştım.
sonra dönüp tabiki bide kendimi sorguladım akabinde, ulan ben ünlü çocuğu degilim, bilboardlarda ismimi de yazdırmadım hiç, gay'lik desen zaten onu baştan kaybediyorum:) demekki ben blogumu satamam, hatta bu ahval ve şerait içinde bi bok yapamam diye karar verdim en son.
esasen benim de idari işler personelleriyle aram gayet iyidir, gittigim her yerde garsonundan aşçısına hepsiyle bi sohbetim olmuştur, bu alanda kendimi geliştirebilirim demekki.
oldu çok sağol yaa ;)

Jardzy said...

Ay o zaman ütü seven tek kadın olarak ütücüleri bana yönlendirin ayol!

Bir de ütülemem için saten gömlekler, ipek danteller yollasınlar.

Campus, Columbia da olur. Napcan şantiye hayatı işte.

Mersi bays,

hehehe

momos said...

göttenberk matbaayı halka açtığında işin melissa p'ye varacağını bilseydi ideallerinden vazgeçer iddaa bayi falan açardı herhalde. aynı hesap, blog manyaklığının mucidi her ne kadar aklından geçirmiş olsa da icadının bir ekmek kapısı haline gelmesini dilememiştir içinden sanırım. benim kabulüme göre blog demek halka açık online günlük demektir. isteyen günlüğünü anlaşılmaz kelimelerle doldurur, isteyen reklamla. anlayamadığım şu, en yakınımızdan bile kaçırırken evdeki günlüklerimizi nasıl merakla izliyoruz webdekinin takipçi sayısını? samimiyetse samimiyet, mahremiyetse dibine kadar, duygusallık da var, e o zaman? ha ben blogumu ticari bir meta olarak yaratıyorum dersen iş başka tabi, onun amacı kazanmak zaten. öyleyse denizin önerileri bir uzman görüşü olarak değerlendirilmeli.

ancak inancım ve umudum değişmeyecek. bu işi halen en başındaki saf haliyle tutmaya çalışanlar var. ve onların gerçek derdi ne takipçi sayısı, ne pr faaliyetleri, ne de şatafatlı kumanyalar. dertleri yazmak ve paylaşmak. bir yerlerde önceden yazdığım gibi kimsenin okumayacağı yazılar neden yazılır? yazıldıysa neden paylaşılır? kanımca blog fikri bu sorunun güzel bir cevabıydı. umarım hep öyle kalmaya da devam eder.

müberra karakuş said...

Bir tarafta Hür ve Kabul Edilmiş Bloggerlar Büyük Locası var, moda bloggerından çok parti kuşları olarak görünüyorlar, 15 kişiyi geçmeyecek şekilde kendilerini konumlandırmışlar, ama öbür tarafta da Şereflikoçhisar'a otobüs yolculuğunu kırk sayfa anlatıp pazardan aldığı kıyafetleri kommmbinimmm nasıllll diye anlatan bir grup var. Onlar da kendilerini 500 kişiden az olmayacak şekilde konumlandırmışlar. Ben bu ülkede bir Style Bubble bulamayan garip bir kuşum.

Leah said...

3 numara çok fena vuruyor beni reyiz. Göttür, memedir baya gırla benim blogta. Küfür mahiyetinde tabi. :F

Bir de götü başı açmıyor olmak da bir eksi. Yani göt baş demişken işte yüz göstermek falan.

İşte beni bu havalar mahvetti.

hahhaah süper şeyler öğrendim teşekkürler :)

sevgiler

Unknown said...

doğru tespit ...tebrikler

ilk kez gördüm blogunu GQ'dan da yazmana sevindim tebrikler..

Hich said...

GQ için tebrikler. blog satmaz, yazı satar demek ki.

yemin ederim yazdıklarından dolayı seni kıskanıyorum. kıskandığım için yorum bile yapmıyordum. işte düşün o derece kıskanıyorum =)

Adının açıklanmasını istemeyen bir blogger, said...

gerçekten iyiyseniz aradan sıyrılırsınız gibisinden birşeyler söylemişsin ama ben buna inanmıyorum, o dediğin bloglar yeni başladığında öyleydi, blog denen şeyin yeni ve ilginç bir şey olduğu zamandaydı, şimdi sadece bu ülkede 7483638292038393 blogun olduğu bir ortamda artık değil. gazeteler, prcilar ve okan ellerindeki popüler blog listesini 2009 yılından bu yana güncellemedikleri için yeni bloglar tanınamıyor, onlar da berbat bir yöntem bulmuşlar, başka bloglara yorum bırakmak. günde 2000 bloga yorum atıyorlar. ben bunu yapamıyorum. çünkü gördüğüm bloglarda son yaptığı mercimek çorbasının tarifini, (çorbanın yakın plan resmiyle) kirli tırnaklı elleri yakın plan zoom yapıp yeni ojem diye tanıtımları, oğluşuyla park gezilerinin uzun uzun anlatılarını görmekten sinirlerim iyice hassaslaşmış durumda. tırnaklarım çekiliyor sanki, saçlarım da dökülebilir. ben böyle hissederken bir de onlara canım bebeğim aşkım çok güzelsin yerim seni yazamam ben. zaten yorum yaptığım en dandik blogdan bile geri dönüş alamıyorum çünkü bol fotoğraflı kolay tüketilebilir bir içeriğim yok. (yazı yazıyorum ve biraz uzun yazıyorum ve seninki gibi argolu komik yazılar değil, iki tane -hem de küfürsüz- paragafı uzun uzun okuyacaklar kolay mı?)
bizim gibi başkalarına yorum atmak zorunda kalmadan (sadece sevdiği beğendiği bloglara yorum atarak) ve şanslı olmaktan başka bir özelliği olmayan belli bir gruba inisiye olmaya çalışmak zorunda kalmadan okunmak isteyen bloglara elle tutulur bir şey yaz daha iyi olur, yukarıda yazdığın yöntemlerin bir çoğu 2009 yılından beri işe yaramıyor bence.

Bizim millet okumaz, kendi blogunu duyurmaya çalışan insanların pek çok taktiği vardır elbet, bir tanesi de gördükleri her blogu takip etmek, territorial pissing kabilinden bi iki yorum/like bırakmak, bir daha da sittin sene uğramamak. E hadi onlar blogger, memleketin geri kalanı zaten okumaya yazmaya alerjili. Yani bütün bu cebelleşme reklam alma verme, pazar payı cebelleşmeleri. Pasta grafikteki dilimi büyütüp "iç anadolu akp'si" kıvamına getirmek. Yesinler birbirlerini...

burçak said...

Her maddede bir blogu ve blogger'ı kastedmişsin. Spoiler vermemek için kendimi zor tutuyorum :)

Şu Erasmusla gelenlerin partisi olan yerde gözlerim faltaşı gibi açıldı sanki (: Bence de ilişki yazanlara böyle etkinlikler olsun ahaha

Anonymous said...

bir başka blogger trick'i de benden olsun madem; herkesi eleştir, yerin dibine sok, bol bol gönderme yap; sonra zeki ve her şeyi bilen blogger ayağından geçin. fesatlığını makyajlayıp satıyorsun kısaca.

herşeye ok.
ama şu yazıyla kimse yerin dibine girmez bence.

allah korusun ayrıca, o nası söz?

Fido said...

ya Deniz seni acayip seviyorum,sana çok gülüyorum,olaylara bakış açına,onları değerlendirme biçimine ve onu yazıya dökme biçimine hayranım!!stand-up'na gelmeyi inanılmaz istiyorum!!
yine ne şahane yazmışsın,o grup kim bilmiyorum ama yazdıkların öyle doğru şeyler ki!!ben bu yazının üstüne ne desem az kalır!!ellerine,kafana sağlık :))
'"Satılabilir" olan her şey kaliteli ve iyi, kaliteli ve iyi olan her şey de "satılabilir" değildir.' süperrr!! :)

Anonymous said...

Sana da burdan ne ekmek çıktıysa başka bir yazı koyamamışsın bile.

çıkmaz mı? senin gibi onlarca ekmek çıktı. suyuna bana yiyorum.

Sevgili Deniz Turhanlı, yıllardır blogunu okurum bir kez olsun k.çımı kaldırıp da yorum yazmış değilim ama fanatik gibi seviyorum her yazını ayrı ayrı. "Neden bu yazıda kaldırdın ki k.çnı?" diye soracak olursan, belki mesleki deformasyon, belki de yılların birikimi :) Anneciğinden özür diliyorum tüm benim gibi düşünenler adına. Bence senin fan'ın çölde kum da, like etmeye yorum yazmaya takatimiz kalmamış oluyor çoğunluk... Yazdıkların sayesinde gevrek bir sırıtışla yataklarımıza çekilirken "Yine döktürmüş sağolsun, allah da onu güldürsün yavrııım" diyerek işi perilere havale etmek her zaman daha kolay... "Tanısalardı da sevmezlerdi" demişsin ama seni tanısam da çok severdim, hatta allah vere de bir gün birlikte çalışacak olsak keyiften kendimden geçerim gibi geliyor.

Jagermeister kafandan aşağı milyon dolar akıtsın senin.

Sezyumu severiz de sana bişey olmasın.

Ben sana karşı birleşenlerin karşısında birleşicem.

Aslansın Kaplansın, hey maşşallaa!
Hastanızız - söyledim tahatladım

"Kim bu manyak karı gecevakti?" diyorsan Deniz Coş'tan bilgi ve koordinat alabilirsin.

Leyla Ü

Unknown said...

Yaklaşık bir senedir bloglara yorum yazmayı bırakmıştım.Çünkü yorumların başka amaçlarla kullanıldığını görmek beni soğutmuştu açıkçası.
Yine klasik akşam okumaları yaparken seni keşfettim.Çok geç kalmışım.Klişe gelecek ama doğruları bu kadar güzel bir dille anlatmana hayran kaldım.
Harika bir blog.Her post'a yorum yazanlardan değilim ancak doğru işler beni mutlu ediyor.Neyse lafı çok uzattım...çok keyif aldım.Yolun açık olsun diyorum ve bitiriyorum.Seni bu dertten kurtarıyorum. :)