Kendimi inkar edecek değilim; hayatımın büyük bir kısmını "değişim" hadisesini bir eziklik ve kaypaklık türü kabul ederek geçirdim. Kitapçılarda "kişisel gelişim" reyonunda yakaladığım bayanları "geçti bebeğim" diye teskin etmek, "pat ordayım hop burda" insanlarını dişi-eril ayırt etmeksizin laubali olmakla suçlamak en gözde hobilerimdi.
Zira genetik olarak homalak/terso tabir edilebilecek bir bünyeyim. Annemin keyifle anlattığı hamilelik hikayesinde bile o kadar üşengecim ki, 9 ay aynı bağdaç pozisyonundan çıkamadığım için, sağ ayağım 90 derece içe dönük dünyaya geliyorum. Yürüyüşüm de şaibeli; sözlü kaynaklar ancak abimin gazabından kaçmak için, o da 25. ayda felan, 2 ayak üzerine kalktığımı ifade ediyor. Ve ailecek son derece inaktif geçen çocukluğuma "biblo gibiydin maşallah" övgüleri düzüyorlar.
Bibloluk bu ülkenin kadınları için tercih edilen bir varoluş biçimi; yan sanayi prenseslikle beraber rağbet gören gelin seçenekleri arasında. Lakin prenseslik takdir ederseniz tüm dünyadaki en malkoç iş kollarından biri. Görev tanımı; "kuleye hapsol, saçını uzat, prensi bekle/ kuleye hapsol, dikiş dik, prensi bekle/ elmayı ye, bayıl, prensi bekle" şeklinde varyasyonlu. Bir prensesin, uygun prens gelene kadar ne servetinin, ne gençliğinin hayrını görmesi mümkün değil.
Bibloluğun ve prensesliğin para (cash) etmediğini idrakımla beraber, getirisi her ikisinden de düşük bir egzistenz belirleyerek, "asi kız" rolüne soyundum. Değişime direnişim de zaten bu noktada başladı.
Çünkü değişenler, yavşak dünyayı sindirip, onunla uzlaşmayı seçenlerdi. Çünkü kusurlarını görüp, onları iyileştirmeye çalışmak, "fak yu ol lan!" demekten çok daha zordu. Çünkü kadere her gün isyan ederek, onun değişmez varlığını onaylamak, insana rock-arabesk bir şıklık katıyordu.
Çünkü... Anladınız siz..
Yoksa siz de "yaradana rest çektim, gider yaptım ve hayatım hala bok gibi." diyenlerden misiniz?
Neden bu noktada olduğunuzu merak ediyor, bir çıkış yolu arıyorsanız lütfen yazıyı okumaya devam ediniz. Bakın, kibarca rica ediyorum.
* Biz de kaybettik ama örgütlenemedik: İş bu sebeple, bir kaybeden kulübü ekmeği yemek de nasip olmadı tabi. "Ben böyleyim olm, serseriyiiim, içkiciyiiim, arızayııım, işine gelmezse bas git!"ten müsbet bir sonuca ulaşabilmiş kız var mı? Varsan ve beni okuyorsan lütfen msj at, hepimizin kuantum koçu ol. Bükemediğim bileği dillerim, bünyem geniş.
Şaka bi yana, siz bi yana saygıdeğer okur. Sürekli kaybettiklerine bakarak ve kaybetmekten korkarak ve dahi bu düşünce etrafında halaya durarak, nasıl kazanabilirsin? Radyo programın mı var, plak kolleksiyonun mu? Hiç sanmıyorum.
* Yes We Can: En az "Just do it" kadar manidar bir sloganla dünya çobanlığına getirilen çikolata renkli sanatçı Obama, "Libya'ya müdahale etmezsem söz olur" harekatıyla hıyarın ucunu gösterdi. Hıyarı göstermeyen ABD başkanını kafadan vururlar zaten. Üstelik ibonun yarası gibi çiğköfte basımıyla da regenerate etmez o beyin, dağılır. Ama bu mini başlık altında diyeceklerimin şu girişle zerre alakası yok. O kadar yok ki, belki bağlarım diye çaba bile sarfetmiycem.
Ne diyordum?
Hah, yapabiliriz.
Son bir aydır, haftada iki gün, 07:30da kendimi bir rahat bir bağdaç pozisyonunda, yoga hocamın sıkı kıçını keserken buluyorum (Evet Defne, yapıyorum bunu). Bana çok değil 6 ay önce sorsanız, o saatte diil yoga dersini, Johny Depp'in 31ini bile çekmezdim. Çok net konuşuyorum, liseden beri gece 2den erken yatmadım. Tarzım diil, değişemem-sanıyordum.
Ama olmıycak şeyler diil bunlar, marifet bile değil düşününce. Kendin için bişey yapmak istiyorsun, onu yapmak için gerekli koşulları yaratmaya yanaşmıyorsun. Gerekli koşul tabi ki maçayı sıktıracak, seni o küçük, zevzek, güvenli alanından çıkartacak bi de, ne bekliyordun?
Hülasa ile kapatalım dilerseniz, bu yazı böyle saçı başı dağınık geldi, yama yazılarla toparlıycaz artık.
Değişmek, hele ki az hoşuna giden, seni bi tutam daha mutlu edecek bi şeye doğru değişmek, hakikatten iyi bişey.
Haa oraya giden yol şose, ortalık toz duman, aracın kliması çalışmıyor... olabilir.
Kafana takma.
Bas gaza aşkım, bas gaza.
Biterken,
İmamın dediğini yapın, yaptığına bakın: Bu cuma (1 nisan) ve bazı cumartesiler, 22:30'da Kısmet Şov kapsamında 3 adam ve ben, çok şakalı espirikli şeyler anlatıyoruz. B Base @ Galata. Doğan apartmanı kömürlükleri.
Lan yoksa şov mov yok, bana 1 nisan şakası mı ediyolar?Kırırım oraları hep.
7 vatandaş cevab hakkı kullandı :
gaz yazı da neyin gazı, tam anlamadık.
hep beraber yoga ya mı başlıyalım, bu mudur?
Yazdıklarına ayrı hastayım, tarzına ayrı ;)
"ben böyleyim olm..."dan müsbet sonuca varılmaz, benim diyen yalan söylüyordur, o kadar da iddialıyım yani!.. Yöntem yanlış. Bunca "secret" kitabı var, muhakkak ki içinde şarlatanlar da var, heryerde olduğu gibi, ama bunca doğulu, batılı, oralı buralı insan ağız birliği etmiş birşey söylüyorsa, az kulak vermek lazım. Hepsini uygulayamazsın elbet ama bunun Osho'su var, Jung'u var, Pan'ı var, farkındalığı yogayla sağlayan da var, meditasyonla da, seksle de... Sana hangisi uyuyor, hangisi en çok kafana yatıyorsa az dene bak, pişman olmayacaksın. Değişmek kolay değildir, bünye direnir ama iyidir değişim.
@kutsalfahise biraz ayıp olmuş bence..
ben değişimimi buldum 4 gün önce. bir oh çektim. şimdi her şey daha güzel. evet hala boktan ama çaktırma. en azından istikamet belli. feci mutluyum. yarın kısmet şov. saygı ve sevgiyle. deniz.
Değişim var oluşun zoraki dinamiğidir. Aslında değişiyoruz farkında olsak da olmasak da fakat sorun şu ki bu değişimleri yönlendirebiliyor muyuz?
Değişebiliriz evet ama bu zaten orada
bence mesele değişime rotaya uygun bir dümen kırabiliyor muyuz kıramıyor muyuz noktasında kilitleniyor...
bırakın bu utmutsal tripleri
http://www.youtube.com/watch?v=YjS1vK5F76U
güldürdün beni adsız.
Post a Comment