James Joyce'un "Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi" kitabını okurken ara ara, "böyle bişeyi niye kendime yapıyorum lan?" şeklinde sorgulamalar yaşamıştım. Tamam edebiyat aşkına bünyeyi zorluyorum, 4,5 sayfa boyunca "cehennemde geçen zamanın sonsuzluğunu" okuyorum, çünkü adam James Joyce, adam reis, adamın gençliği acılı geçmiş.
Yine de "Bi daha yapar mısın?" sorsanız, "Sori ama sanmam bay Joys".
Sanırım vakti geldiğinde, reklamcılık için de aynı şeyi söyliyeceğim. Ben bir bülbül oldum, öttüm acans bahçelerinde, öyle bi yarış ki dahil oldum ske ske ve tosbağa azmiyle. Bazen hepsinden rahattı, bazen epey ağlattı. Ve gece yarısı gtümüzde patlarken konkur monkur, çatlayana kadar güldük ya işte o tuhaftı. Yine de son fikrin nedir deseniz, cevabı dj Sarıyılan'dan gelecek:
İnsanlık onuru reklamcılığı elbet bir gün yenecek.
Başlıkta "Sanatçı" derken, şair kendinden bahsetmiyor, yannış olmasın. Ama reklamla para kazanan pek çok sanatçı tanıyor, zat-ı muhteremlerin hayatta kalışlarını, evrimin mucizesine ve yaradanın mantıksızlığına bağlıyorum.
Kedi yaşıyla 42 senedir reklam yapmaktayım. Bu iş oramdan kaç hücre öldürdü bilmiyorum. "Oran neresi?", derseniz onu da tam gösteremem. Ama mesleğe yeni girdiğim zamanlar, kendini parlak fikirle ispatlamamış junyorun adı olmazdı ve insanlar ondan bahsederken parmakla gösterir, "len" derlerdi.
Adımı bi kat dolusu kreatife öğretene kadar, her masada en az 5 posta Ceza- Panoroma Harem söyleyip, her sabahın 3ünü fikir düşünürken selamladım. Pazar öğleden sonralarımı, dahil edilmediğim brainstormiglerin fotokopilerini çekmek için acansta harcardım. O sebeple "vii kimse benle ilgilenmedi" diye stajdan cayanı ya da "haftasonu iş var" denildiğinde uzayan junyoru da affetmem. Kumarhane çipi gibi harcarım.
Her yıl yüzlerce çocuk "Ben aslında ilginç biriyim, günlük tutuyorum, orta birde kompozisyonum 10'du. Hem reklamcılık çok kafa bi meslek yeaa" öykünerek ajanslara doluşuyor. Onların çoğunu ilk 3 ayda kahve çekirdeği gibi öğütüyoruz. Kalanlara en az bi sene ekmek su vermeyip, "31ci ve nonniş" olarak damgalıyoruz.
Hala yılmadıysan, gel minik hipster meleğim, gel benim amatörce senaryo yazanım, sana reklamcılığın insana neler yapacağını bi güzel anlatayım.
Reklamcılık hakkında bilmek isteyip, sorarsanız infiale yol açacak 10 şey:
1) Reklamcılar diğer sektörlere nazaran daha çok eğlenmezler; çünkü çektikleri acı miktarı, eğlenir oldukları zamanları geçersiz hale getirecek kudrettedir.
2) Reklamcılar - asla kabul etmeseler de- yaptıkları işleri sevmezler; çoğunlukla yazdığı şeyin üstüne kusmak isteyerek hayatta kalan insana kopiraytır, yaptığı tasarıma attırmak isteyene de art dayrektır denir.
3) Reklamcılıkta kızlar teklif etmez, erkekler de etmez. Beraber içmeye çıkarlar.
4) Reklamcılar topyekün gogocu değildir. Hele bi dene ajansta içmeyi, o dolmayı nerene iteliyolar, saf yaaa.
5) Reklamcılıkta aslen sevebileceğiniz insanlarla rekabet ederken göz oymak, (bkz: kreatif ekip) aslen tıslayacağınız insanlarla ahbap olup, halaya durmak (bkz: müşteri) adettendir.
6) Reklamcılar çok para kazanmaz; aldıkları cücük kadar parayı Kanyon'da numnum, Ottoda fındıklı vokta ve hangovırda taksi ve starbaks'a yatırırlar. (DVD, gererekli şeyler oyuncakları, antidepresan opsiyonlarımız mevcuttur.)
7) İzlediğiniz - tıkladığınız reklam kötüyse, onu yapan reklamcıya diil, yaptıran markaya yardırın. Hiç bir reklam salt reklamcı zevkine göre oluşmaz. Hayatın gerçeklerine ve müşteriye rağmen iyi olunamaz.
8) "Çok güzel fikirlerim var, ben olurum." coşkusuyla acansa gireni yerler. Geviş getirir bi daha yerler hatta. Reklamcılık ruhun en hızlı deforme edildiği sektördür; önce içinizdeki parıltıyı serbest bırakıp, sonra onu havada vururlar.
9) Her reklamcı emekli olup, asıl ilgilendiği yaratıcı mesleği icra ettiği günlerin hayalini kurar. Bu hayeller 35 civarında form değiştirip tekne veya sebze bahçesine dönüşür.
10) Reklamcılar ilginç insanlardır; lakin deliler, kamyon şöförleri, istakoz avcıları, açık deniz kaptanları, kaçakçılar, gizli ajanlar ve kimi overlokçular daha ilginç insanlardır.
Ah monşer, tahminen reklamcılar hakkında bu kadar şeyi bilmeyi hiç istememiştiniz. Ben de bu kadar yazmayı hiç düşünmemiştim ama görüyorsunuz olanla olunuyor, olmak üzerine geyik bilem yapılıyor, Allah olmayanlara bi türlü vermezken, olandan da bi gıdım eksiltmiyor. Yani pek çok diğer meslek gibi; reklamcılık iz anfeyır. Kil yorself or get ovır it.
Biterken,
Giriş illustrasyones.
Bu yazıyı yayınlasam da mı saklasam, yoksa gtüme mi soksam hiç bilemedim. Bi yandan yediğin kaba "piss"leme hissi de vermiyo değil. Ama bi yandan biz koptuk gittik zaten, maksat yeni nesil euum, çok da skimdeydi yeni meni.
Bazen hakkımdaki en ilginç şey olan bu blogu, bi bademe anlatmam gerekiyo. İsim manidarlığından erkek delisi imajı cizip bademi kavuruyorum. 3 kelimede ne desem de, olsa mesela?
6 vatandaş cevab hakkı kullandı :
reklamcığlık senin dediklerindirde ama sanki korkutmamışsın gibi.. böyle bakınca "aaa muzlu, yalıyalım" diye geçiyo içerden, yükünü bırakıp devam ediyo sonra..
reklamcığlık herhangi bir müstakilin arka bahçesidir, lan arkadaş herkes mi şekil olur..
reklamcılar, böle kraatifinden artına(kraatif dediğin ajans çalışanlarının yarısından fazladır zaten, en azından öyle denir dışarda, adettendir, "hacı işte bende markanın çalışma grubunda internet sitesinin grişindeki boncukları boyuyorum" demez kimse), cünyorundan çaycısına kadar (ki bu sikimsonik çaycılar bile ezberledikleri çay çeşidiyle nağme yapıp kız götürür donanamı ulaşır) düşündükleri hiçbirşeyi o an söylemezler.. söylenenler daha önce hazırlananlardır hep.. "aaa noluyoo yaaa" derken sen bi bakmışsın pazarlama 101 kapılar kapanıyo tek tek..
piypiyemdir hattızatında herşey.. özlemeyen ibnedir.. de dönen daha ibnedir..
maddelerin hepiciğini şeyetmiyim tabi ama bi dakka ya 1ooo völt partisine katılıpta göbektaşıyla kafa olunmamışmıdır sevgili yazar, halkı kandıramazsınız, saksı diilim ben..
reklamcılar adidir yavşaktır falandır filandır ama kapalı devre komün sistemi vardır misal.. bir başka acansın sikilen kızı o acansın kızları tarafından şampanya patlatılarakta kutlanabilir.. şampanya 110 tl standart kumkapı suyudur aslında..
rekabet fazla olunca insanlıktan tamamen çıkar tabi bünyeler.. kızlar hep regl, erkekler hep ibnedir.. en azından öyle hissedersin biyerden sonra..
"seni çok seviyoruuuum" diyen mala bağlamış reklamcının bir sonraki cümlesi "sen kimsin abi, siktirip gider misin, yalnız kalmak istiyorum" olabilir.. yalnızda kalınmaz genelde..
reklağmcılar aslında gerçekten yaşamazlar, hani sen salaksın, iki kraker reklamı izlersin canın çeker gider alırsın sistemle işin biter, gecenin üçünde daha da ihtiyaç uyandıramazlar bünyende artık.. ama o gariplerim senin olmayan ihtiyaçlarından kendi gerçek ihtiyaçlarını unuturlar.. yemek yemek, içmek, sevişmek falan diil.. lan bu bölümde üzüntü çöktü bişi oldu bana bak.. yeter..
Denizim, dalgam, derya kuzum. Hangi meslek için bu kadar paralasan kendini, hiç kuşkun olmasın enaz burda olduğun kadar başarılı olursun. Bu hepimiz için de geçerli.
Asıl dilemma bunu bilmemize rağmen, durumu değiştirecek bir şey yapmamamızdır.
komple sinir bozmaya dayalı bi sistem sanki en cok sinir bozan en çok çukkayı yapan deyela ben kreatiflerin yancısıyım..
ıslıklan gads evey on biznız mırıldanırken yazılan cipis metinleriyle kediye, köpeğe mama alıyoz ya, aldıgın haz verdiğin ne orda karışıyorum
reklamcılığın yan etkilerinden biri de bırakmaya karar verdiğinde yapacak başka iş bulamamak sanırım. şahsen o aşamaya geldim, "ne yapabilirim ki lan ben bu saatten sonra?" sorusunda takıldığım için bırakamıyorum. bankacılık ve overlokçuluk dışında önerisi olan varsa, teşekkürler eşliğinde dikkate alınır.
madde 2, evet bebeğim.
insan emeği, yaşadığımız boklu düzenin yüzyıllar boyu evrimleşmiş birikimiyle üretim bandına maksimum verimi elde edecek şekilde yerleştirildi ve iliğinden kemiğinden yararlanılıyor. işletme ve endüstri muhendisliği sektorlere ozel formullerle dolu
en nitelikli ve en degerli emek zanaatkar emeği de 50 lerden bu yana bu çarka oturtulmaya çalışılıyor ama ehlileştirilmesi en zor emekçi türü olan zanaatkar takımı bi şekilde bu çarkın dişlilerine uyamıyor. ancak dişlilere bi bok olmuyor zanaatkar o çarkta kendi kendini öğütüyor çarka uyduğu an zaten artık zanaatkar da olmuyor posası bir kenara atılıyor.
ne keyifli işiniz var yaratıcı falan diyen akşam güneşi gorebilir gilleri pazar saat 2 de başlayacak olan ve sik kaldırıcı bir ilaç ile ilgili olan beyin fırtınamıza davet ediyorum ... amk ...
Post a Comment