Eleştirinin Yürek Yakan Doğası

By | 4/20/2015 13 comments
Dün akşam Sabri'nin Real Madrid'e attığı golü ararken, kendimi kendimin eleştirildiği bir sayfada buldum. Şaka tabi. Sabri kim ondan bile emin değildim, ne aradığımı da tam hatırlamıyorum. Ama kendimle ilgili, daha doğrusu çok da başarılı olmadığım komedyenliğimle ilgili bir yazı bulmuştum. Ekşi Sözlük eşrafından birileri kaleme almıştı yazıyı ve dahası aynı yazıda, sahne arkadaşlarım Alnıtemiz ve Sezyum doyasıya övülüyor, Kısmet Şov’u ikisinin kurduğundan bahsediliyor, ben de Sezyum'un gariban manitası sıfatıyla, ortama kaynamış, orada piç gibi dalgalanıyordum.

Alındım tabi. Ekşi Sözlük'ten yazar arkadaşıma mesaj atıp, Kısmet'i kuranların Alnıtemiz ve bendeniz olduğundan, Sezyum beyin ise sadece birkaç kez sahne alarak bize destek olduğundan bahsettim. Bunun üzerine şaşırtmayan bir cevap geldi. İzleyicimiz, gayet donanımlı bir standup izleyicisiydi ve beni 3 kez izleyip o kadar beğenmemişti ki, bahsettiği adamların arasına nasıl kaynadığıma anlam veremiyordu. Yoksa sahneye çıkma işine, o cesarete saygı duyuyordu. Kendisi çıksa sahnede 3 kelime edemezdi ve işte bu "kişisel farkındalığı" nedeniyle de sahneye çıkmıyordu zaten.

Yine üzüldüm. Keşke ilk mesajı öyle hırçın atmasaydım dedim. Ve sözlükçü arkadaşıma şöyle yazdım: "Benim mazeretim basit. İyi olabilmek için, kötü olduğum zamanlara ihtiyacım vardı. Canınız sağ olsun, beğenmemişsiniz. Ben çalışmaya devam edicem lakin. Ve dikkat edin, sizin kişisel farkındalığınız kişisel sınırınız olmasın."

Bunun üzerine tabi sabah, neden hırçınlaştığımı sorgulayan, bana yetişkin insanların birbirine tahammül etmesi gerektiğini hatırlatan bir cevap geldi. Ben de cevap verdim. İkna odamız hala açık, yazışmalar sürüyor. Büyük ihtimalle beyefendi şu an benim olduğumdan çok çok daha beter bir mizahçı olduğuma dair inancına oyuncak ayı misali sarılmış, onunla yek yürek olmuş durumda. Ben ise açıkçası önümüzdeki eleştirilere bakmanın peşindeyim. Çünkü eleştiri yapmak kadar, eleştiriyi kabul etmenin de bir yolu, bir yöntemi olmalı.

***

Şimdi bu yazıyı şu noktaya kadar okuyup, şunları diyecek olanlar da vardır.

1- İlgi çekmeye çalışan kötü mizahçı, eşinden dostundan "Yaa Deniz, biz sana çok gülüyoruz bi kere, o adam bok yesin taam mıaa!!" duymak istiyor. (Belki öyledir, bilinç altım "yar bana bir övgü" diye kıvranıyordur. Lakin öncelikle bence, 200 kere sahneye çıktıysam bunun 190 tanesinde çok kötü, rezil, suratına tükürülesi bir performans verdiğimi kabul edelim. Bu konuyu hiç tartışmayalım bile.)
2- Ünlü arkadaşlarından bahsediyor çünkü kendisi tam bir denyo. (Daha da bahsedeceğim, onların arasına kaynamaktaki çabam gerek karınlarını doyurarak, gerek kendilerini goygoylayarak devam edecek.)

***

Eleştiri yapmak günümüzde her zamankinden daha kolay. Eskiden, yani internet ve sosyal medya öncesi zamanlarda sanat sepet işleriyle uğraşan insanlar, genelde kendi dar sanat çevrelerinin eleştirilerini duyabiliyorlar, şayet birileri, bazı eleştiriciler kapılarına dayanıp suratlarına bağırmazsa, geri kalanından bir haber yaşayıp gidiyorlardı.

Şimdi sevseniz de, sevmeseniz de Ekşi Sözlük var, Twitter var.  İsteyen kitabına uydurup, hakkınızda canı ne çekiyorsa söyleyebilir. Misal dün yine başka bir arkadaşım, sözlükte başlığı altında rezalet şöleni düzenlenen Gaye Su Akyol hakkında yazılanların bir kısmını da okudum. Gaye bir röportajında Queen'i beğenmediğini söylemiş sanırım. Zaten itici, iğrenç resimler yapan, aileden zengin, ayrıca şımarık, ayrıca Kadıköylü, ayrıca hipster özentisi olan Gaye'ye, gayet eleştirel (!) şekilde (bkz: attention whore) yazan vardı misal. Hadi bunu geçtim, birileri, kızın ressam babasına da yardırmış, 60 küsür yaşında, bütün hayatı boyunca resim yapmış bir adamın, bir etkinlikte tanınmıyor oluşuna, buna bozulmasına, gülücükler eşliğinde SEVİNMİŞLERDİ..

Bir saniye durun, tatlı, biricik babanızın üzülmesine, sırf siz Kadıköylü rezil bir hipster olduğunuz için sevinildiğini düşünün. Bunun neresinin eleştiriye girdiğini, neresinin g.tünüze girebileceğini düşünün. 

***

Bana yapılan ilk eleştiriye dönersek, onun zaten haklı bir söylem olduğunu, benim zerrece komik olmayan, komik adamların arasına kaynamaya çalışan eblek bir kadın olduğumu kabul etmiştik. Çünkü ben, zaten kendi farkındalığım düşük olduğu (kendi kapasitemi bilmediğim) için, bunu bilmezden gelerek sahneye çıktığım için, bu sözleri dibine kadar hakketmiştim. Yanı sıra beni eleştiren kişi hırçın olmamı anlayamıyordu, zira bunlar da normal şeylerdi. Misal kendisi 2-3 saat uğraşıp bir rapor yazsa, müdürü ise "Bu ne, bok gibi olmuş!" dese, canı hiç sıkılmayacaktı. Atıyorum aynı kişi, bir iş kursa, bu iş ile ilgili başka bir adam gelip "Kız arkadaşınızın kurduğu iş harika, yalnız siz çok kötüsünüz, o işin başında ne arıyorsunuz?" sorsa, "Emeğime saygı duymadılar ulan!!" diye ağlamayacaktı.

Oysa bizler sanatçı olma hevesinde, yazar olma adayı, komedyen olma sevdalısı, ünlü olmaya kasan, denyolarız. Kendimizi ortalara şöyle ya da böyle atmışız. Elbette eleştirileceğiz. Denediğimiz, denerken başarısız olduğumuz zamanlar yüzümüze tekrar tekrar vurulacak. Yılmazsak, üzülüp, sinip, tırsıp köşemize sinmezsek, "Sen hala orda mısın? Sen hala ne yüzle deniyorsun?" diyecekler bize. Ve yine de dişimizi sıkıp, adabımızı bozmadan hayatımıza, sanatımıza, inandıklarımıza devam edeceğiz. Bu mu?

Evet. Baya bu.

***

Henüz ilkokuldaydım ve annemle oturmuş buz pateni müsabakası izliyorduk. Ben çocukluğumdan beri bu yarışmalara bayılırım ve yine çocukluğumdan beri, bir iki kez buzda düşmüşlüğüm olduğundan, sporcuların düşmesinden çok korkarım. Neyse, çocuktum, dünya şampiyonası izliyorduk, kızın biri çok da güzel bir seri yaparken, çok fena düştü buza. Baya eli, dizi, haşat oldu, gördük, içimiz gitti. Ama sporcu kız saniyesinde kalktı adet olunduğu üzere ve kaymaya devam etti. Ben de anneme döndüm, şunu dedim: "Ben düşseydim, kalkamazdım. Çok pis oturup ağlardım."

Annemin o gün verdiği cevabı, yüzündeki o boka bakar ifadeyi hiç unutmuyorum. "Sen her şeye otur ağla zaten!" dedi annem bana. Yıllarca bu anıyı, annemin zalımlığının nişanesi olarak sinemde sakladım.

Şimdi düşünüyorum da, ben o zalım ananın kurbanı olayım...
İyi ki vazgeçmeye her heveslendiğimde, boka bakar gibi baktı yüzüme. Her ağlayıp isyan ettiğimde, "Hıı çok!" çekti bana. Evet, annemin okuyacağı bir gazetede yazmaya cesaret edebilmem için 10 küsür yıl metin yazarlığı yapmam, yine her beni beğenmeyişinde ağlamaklı olmam, 35 yaşına kadar yazmaktan, becerememekten, beğenilmemekten yılmadan biraz daha yazmam gerekti.

Şimdi, yine bok gibi bir mizahçı ve rezil bir yazar ve iğrenç Kadıköylü bir hipster ve kendini sanatçı sanan, farklı olmaya avane bir ebleh olsam da, bana bunları diyebilecek, fakat "kendi farkındalığı" olduğundan hiç bir işe başlamayacak, hayatında tek bir amaç uğruna bile yenilmeyi, hor görülmeyi kaldıramayacak herhangi birinden çok daha yakınım başarılı olmaya.

Götümde buzdan dikenler, ellerim, dizlerim haşat.
Yine de buradayım. Daha çok çalışacağım.
Olana kadar olunmayacağını, olanla ölünmeyeceğini ve "olduğu kadar"ın bana yetmeyeceğini, hep bileceğim.

Siz de bilin canım benim,
Öpüyorum düşüp acıttığınız, her bir yerinizden.

d.

Newer Post Older Post Home

13 vatandaş cevab hakkı kullandı :

Siz deki azim bende olacak Ankara'ya kafa tutarım yeminle :)

ohh masallah, böyle devam. Seni sahnede izleme sansim olmadi, Eksisözlük ahalisinin hangi jenerasyonundan aldin bu elestiriyi acip bakmadim, elestiriyi okumakta da bir katma deger göremiyorum kendi adima. Ama su yazi on numero! Demek ki (bence) dogru yoldasin :) Sonuc umarim seni mutlu eder. Bana canim anamin her agladigima bana boka bakar gibi baktiktan sonra söyledigiyse, "Ben ailenim, sendenim. Ben bugün demezsem baskasi diyecek, hazirlikli ol" olmustur. Bana hep cok zalim gelmis bu davranislari, saniyorum, 29. dogumgünümde ancak anlamlandirmistim. Simdi sorsan, kizim olursa ben de yapacam la!

Anonymous said...

Sizi hiç izlemedim, bundan sonra da muhtemelen imkânım olmaz. Ancak eni sonu bir kişinin eleştirisinin bu kadar dağıtması, eleştirinin içeriğinden daha mühim geldi bana.

Neticede komediyle uğraşıyorsanız, insanların çoğunluğunun gülmeyeceğini kabul etmeniz lazım. Herkesi güldürmeye çalışan kimseyi güldüremiyor. Ne olacak, birileri de size ebleh demiş. Türkiye'de komedyen namıyla maruf kimseye gülemiyorum, "herkesin güldüğü" Cem Yılmaz bile bana hayli banal geliyor. Şimdi siz benim eleştirimi dikkate almalı mısınız?

Zevk aldığınız işi yapmaya devam edin. Kendinize (benim gibi) sadece kendiniz gülseniz de, önemli olan zaten bu değil mi?


Anonymous said...

Çok güzel yazmışsın Denizcim. Her alanda sadece en başarılı olanlar(kime göre neye göre) sahnede olsaydı, her türlü olayın sadece tek yanlı bakışını görmüş olup, hiçbir gelişme kaydedemezdik. Hele ki sanat gibi bir alanda çoksesliliğin olması gerektiğine inanıyorum. Yazında belirttiğin gibi bir konuda kendi kapasiteni yetersiz bulup hiçbir şey yapmamaktansa, çalışıp çabalayarak, belki de sınırlarını zorlayarak bir ürün ortaya koymayı çok daha anlamlı ve faydalı buluyorum. Bana göre gayet de başarılısın ;)

yine çok güzel bir yazı, kalemine sağlık. ayağa kalkıp yürümeye, koşmaya, kaymaya devam...

incili said...

seni biraz beğenen yada tamamiyle beğenmeyen insanlar muhakkak çıkacak. neyi yapamayacağını söyleyen insanlar için asla hayallerinden vazgeçmemelisin ki bunu zaten anlamışsın. sahnede seni izlemedim ama yazılarını çok beğeniyorum. senin gibi asi insanları çok taktir ediyorum. inş. böyle devam edersin. sevgilerimle.

momos said...

ne zamanki kutsal bilgi kaynağı yatağını değiştirdi, yabandan şehre akmaya karar verdi, kurbağalı dere gibi kokmaya başladı. oradaki yazılanları ciddiye almak dereağzı'nın bokundan balık avlamak kadar manasız.
iyisi mi sen yine seni en acımasızca eleştirecek kendi sesine kulak ver. bi de annen belki(tanımadığım için kesin konuşamıyorum).
hem başka kim seni layıkla değerlendirecek kadar seni tanıyor ki? ya da dilersen sol omzuna dövdür birinci emri; "god only judges me"

Yarım saatir bloğunda fink atıyorum. Çok beğendim. bu kadar geç keşfetmiş olmama inanamıyorum. Seni takibe aldım. Ben de bloğuma beklerim.

www.bakbuharika.com

Anonymous said...

o senin götünü yesin. ciddiyim. bi sg kardeşim deseydin yetermiş ama ne güzel yazmışsın.
her götümüze giren buz parçasının şerefine yazalım karşim. - selin

Anonymous said...

o senin götünü yesin. ciddiyim. bi sg kardeşim deseydin yetermiş ama ne güzel yazmışsın.
her götümüze giren buz parçasının şerefine yazalım karşim. - selin

Harika!!!Cok begendim.

Anonymous said...

Sizi ilk sahnede tanidim sonra okumaya basladim. Simdiye kadar en cok guldugum kadin oldunuz. O gosteride de (Kismet sovdu sezyum, alnitemiz ve digerleri arasinda) yine en cok guldugum stand up sizinki oldu. cok gururlandim kendimce. Oyle iste. Takipteyim eline agzina sagliklar...

Anonymous said...

Zevkle ve gülerek okuyacağınız yazılar için bloğumuza bekleriz :)) http://bizetakilin.blogspot.com