Blog yazmanın en iyi taraflarından biri, okuyucu yorumlarını anında alabilmek. "Ben buradayım okuyucum, sen neredesin acaba?" sorduğunda, iyi-kötü, çirkin-güzel, destekler-yuhalar pek çok cevabı duymak için, o uzak imza gününü beklemek zorunda kalmamak.
Yine de beni okuyacaksınız diye yazdığımı iddia edemem. Yazmakla aramdaki ilişki, okuyucumla kurduğum ilişkiden çok daha eski, çok daha derin ve ebedi. Yazmak kocam ise, kusuruma bakmayın sevgili okuyucu ama siz de tutkulu ve uçucu sevdalarım, yazı işten eve dönmeden önce arka kapıdan yolladığım aşıklarım oluyorsunuz.
Bu kaçınılmaz duruma istinaden, yazdıklarıma yapılan yorumlarla, bir bloger esenliğinde ilgilendiğimi ya da burada yazdığım 5 senelik zaman diliminde herkese verilecek bir cevabım olduğunu söylemeyeceğim, zira çoğunlukla yoktu. Ancak ısrarlı birkaç yorumcu ile arkadaşlığa varan ilişkiler kurabildim. Geri kalanına genelde "çoh enteresan.." şeklinde bakmakla yetindim.
Fakat bu sefer, sebebi yazım bloga yapılan yorumlara genel bir cevap vermek, belki de bu vesileyle KLBHE manifestosunun bir taslağını önüme koymak. Ne dersiniz, başlayalım mı?
***
Bu blogla ilgili alınan en temel eleştirilerden biridir "Kadınlık kompleksinden kurtulmak". "Kadınlık kompleksinden kurtul da gel!" (daha amiyane tabiriyle - kezbanlık yapma!)
Ne güzel söz değil mi? İnsanın ağzına ağzına oturuyor söylerken.
Fakat kimse, hiç bir erkeğe "erkeklik kompleksinden kurtulması gerektiğini" söylemiyor pek ilginçtir. Halbuki, bugün birileri çıkıp başbakana "Şu erkeklik, babalık komplekslerinizden bi kurtulur musunuz? Ağzımıza sıçtınız çünkü milletin bir kısmı olarak!" diyemiyor mesela.
Çok uluslu şirketlerin gözünü para bürümüş CEO'larına ya da ABD başbakanı Obama'ya "Bu para açgözlülüğü hep erkeklik kompleksinizden. Bu savaş çığırtkanlığı da bilakis ve bittabi yine ondan." açılamıyor.
Dünyanın en hardcore gitaristine, ya da Dubai'ye ada yapan mimarına "Eserlerinizin erkeklik kompleksinizi yenmek için bir araç olduğunu düşünüyor musunuz?" diye sorulamıyor. Bugün bir taraftar grubu kavgasına gidip, "Beyler, bunlar hep erkeklik kompleksinizden kurtulamadığınız için :(" demeyi bir deneyin bakalım hatta, neler neler oluyor?
Dünyada erkeklik kompleksini ancak akademik çevrelerde konuşulurken duyarsınız. Feodalite ile filan birlikte cümle içinde kullanılır ki, artık var olmayan, sadece ilkel yaşam komünlerinde rastlanan mitolojik bir kavram olduğu düşünülsün.
Heh, çok komik. Ama şakaysa, o kadar komik değil mesela.
***
Son zamanlarda Cem Yılmaz'ın son stand-up'ının kapanış bitine nazire olsun diye vermeye başladığım örneği vereyim dilerseniz. Efendim Cem bey, adet gören kadınların mızmızlıklarına çemkiriyor mevzu edilen mizahta. Ahahaha, ay çatlıyorum valla gülerken.
Bir düşünün bakalım, erkekler regl olsaydı bu kadar komik olur muydu? Yoksa aybaşılı dünya liderlerinin sille tokat, füze-mekik kavgalarını mı izlerdik dünya halkları olarak? Kanatlı ve ince pedleri geliştirmesi 1990'lı yılları bulur muydu insanlığın? Muayyen gününde nükleer savaş açan bir Arap şeyhi görmüş olurdu belki de dünya? Ve her ay bir hafta tatil yapan erkekler, devletten o günlerde kullanmak üzere yasal marihuana bitkisi ve yüklü bir alışveriş çeki alıyor olurlardı.
***
Özetle şunu demek istiyorum aslında, bu yazılar adil bir dünyanın, eşitlik esasıyla ilişen iki cinsini anlatmak üzere yazılmaya başlanmadı. Eşitsizlik bilincinin en basit sosyal ilişmeden (bakkaldan ekmek almak), en kompleks sosyal ilişkilere (sahneye çıkmak) doyasıya yaşandığı bir gerçeklik içinde yazılmaya başlandı.
Bunun için beslendiği nokta, adaletin aşırı eğik terazisidir.
Kadınlık kompleksinin artık var olmaması yahut yok sayılabilecek kadar azalması için, önce terazide müspet bir hareketlenme görmek gerekir. O hareketlenme gerçekleşene dek ise, elbette teraziye tersine yüklenmek gerekecektir.
KLBHE Manifestosu
KLBHE yazıları birer tersine yüklenme parodisidir. Cinsiyet rolleri abartılır, erkek metalaştırılmaya, sınıflandırılmaya, etiketlenmeye, basit ve acımasız çözümlerle yönetilmeye çalışılır. Günümüz toplumunda kadının başına her gün, her seviyede sosyal ilişkisinde ne geliyorsa, onu birebir deneyimlemesi, bir nevi "kendi acı ilacının tadına bakması" hedeflenir.
KLBHE yazıları yazarın hayat tarzını, insanlara yaklaşma biçimini ve hatta evrensel inançlarını yansıtmak zorunda değildir.
KLBHE yazıları, kadınlar üzerinden, onları hor görerek, aptal yerine koyarak ve onların doğal ihtiyaçlarını küçük ve acınası göstererek yapılan tüm mizah ve yazın türlerine dis niteliği taşımayı hedeflemektedir.
KLBHE yazıları temelde, önce yazarın içini soğutmak, sonra oradaki o küçük, iyi, tatlı kızın hayatını boşa geçirmesini engellemek için yazılmaktadır.
KLBHE yazıları; birbirlerinden, şanslı/zengin/gösterişli/ünlü/güzel olanlarından, en çok da kendilerinden nefret eden/ettirilen tüm o kızlara, bu adaletsizlik okyanusunda uzatılan bir dal olmak ister.
KLBHE yazıları mizah yapmak amacını taşır, mevcut mizaha gülüp gülmemeniz yazarı bağlamaz.
KLBHE, kadınlarını hor gören, taciz ve tecavüz eden, döven, öldüren ve bu şiddeti yasal/sosyal olarak da destekleyen bir toplumun, kendine yakışan mizahı (bazen tokat olarak) temin etmesidir.
KLBHE siyasi görüşleri yazarı ve annesini bağlar. Ağlarsa anam ağlar.
KLBHE yazılarını okuyan, anlamaya çalışan, üzerine alınan ya da gülen erkekler olacaktır. Çok sağolun ve hatta ARO. Yalnız şunu da belirtmem lazım, hepinizle yatamam.
***
Ben tatildeyken, Yaratıcı Kadının Hayatta Kalma Kılavuzu yazısı sosyal mecralarda epey bir dönmüş, hatta sanırım İnci Sözlüğe ya da torrente düşmüş. En başta yazmam gerekeni en sona saklayarak bakınız nasıl da heyecan ögesini işleme soktum. Ehem. Dediğim gibi tatildeydim, dipte mor kalamar gördüm, Akdeniz kaplumbağasına ekmek içi attım. Feminist terörizm aklımda hiç yoktu.
Bir ara, 100 yıldır tatil yöresi olduğu için Kaş erkeklerinin kadın bedeni görmeye alışmış olmaları gerektiğini, minik bir isyanla karışık düşündüm. (Otogarda, gömleğim sıyrılınca göbekten dekolte veriyordum ve geri kalan bedenim ful kapalı olmasına rağmen, bön bir ilgi çekiyordu) Sonra "Demek yurdumun tatil yöresi erkekleri artık niş zevkler geliştirdi" olumladım ve eve döndüm.
biterken,
şimdi bana çıkıp deseniz ki, düsturun "adalet için daha fazla adaletsizlik" midir? apışıp kalırım. yok ya, çok apışmam. her lafa verilecek cevabım vardır. bi lafa bakarım laf mı diye, bi de söyleyene bakarım cevap yetiştirisem bana kafa atar mı diye...
görsel, india, totem.
hindistan biliyorsunuz kadın eşitliğinde bizimle dünyada yarışan ender ülkelerden. fotoğraftaki teyzeler "negzel ortalıkta hiç erkek yok!"u kutluyor.
gezi yazıları şurada: tıkla cicim.
Kadınlık Kompleksinden Kurtulmak ya da KLBHE Manifestosu
By
Deniz Özturhan
|
10/07/2013
3
comments
3 vatandaş cevab hakkı kullandı :
kaş çok güzel (yorumcu burada yazarın kaşından derin sosylojik tespit mi kasmaktadır yoksa ya yerim yazısını erkeğini kadınını ben gidememişim kaş'a alem gitmiş mars'a diye iş arasında sövüp saymakta mıdır muamması hatta muammarası)
aaa vallaha da bunu ben de düşünmüştüm... ondanmış demeeek. sonra iki erkek doğurdum, babalarıyla beraber beynimi sevdiler. artık aksama ne pişirsem diye düşünüyorum. yemek bloglarına gidizleyim ben...
Kadın rolleri değişse de değişmeyen tek şey annelik iç güdüsü.
http://yekekeyeke.blogspot.com/
Post a Comment