
Açık diyeyim, ben babasına aşık kızlar ekolünden değilim. Babasından allah gibi korkanların yanından geçmediğim gibi, babasıyla kanlı bıçaklılardan olmadığım için may-be the force with me.
Ben babasıyla şarap içip felsefe, siyaset ve tercihan tarih konuşan kızlardanım; senede takribi 2 ila 3 kere. Benim kafamdaki baba figürü; Xhanos antik kentindeki Athena tapınağının sütun çapını bilen, lakin benim yaşımı bilmeyen adamdır. Ve ben o adamı severim.
Hemen bir anı patlatayım; sene 91 olacak. Hazırlık bitmiş, yeni İngilizcemle turlarda babamın yanında boy gösteriyorum. Babam turun rehberi ve elinde mikrofonla çok sempatik tavırlar içinde "Türkiye'de umumi tuvalet kullanımı" konulu briefing veriyor turistelere. Temelde "dont taç eniver, jast du it" izahlıyor. Şakalar, hatırlatmalar derken, Çeşme'den İzmir'e varıyoruz. İşte Kadifekale geziliyor, Kürt çocuklarından ürkülüyor, Kemeraltı'na giriliyor, halıcı gezmesi başlıyor.
Turist halıyı sever; benim için kapanmayan bir karadelik bu konu. Hani kilimi felan bi derece anlıyorum, "oo veri otantik" de, ya ipek seccade? O son parça, o havada dönerek turistin kucağına uçan ipek seccade? Alıp nereye koyuyosun onu bauhauss evinde, çağır görcem.
Herneyse, halıcı öncesi babam beni Kızlarağası Hanı'nın yanında caminin avlusuna bakan gölgeye oturttu. Dediğine bakılacak olursa işi bitince alıp beni dönerciye götürecekti. Lakin halıların ya seçilmesi ya alınması bir türlü bitemediğinden, babam da baya dönmedi. O kadar dönmedi ki ben ağlamaya, avludaki işportacı bana acımaya, ak sakallı amcalar kimimi kimsemi sormaya başladı.
Ben oldukça eblek bi çocuktum ama salak değildim. "Babam beni cami avlusuna bırakacak olsa, bi kere bu kadar masraf yapmazlardı şimdiye dek" mantık yürüterek, hacı yağı satıcılarının elinden sıyrıldım. İnanmazsınız çok değil 20 adım sonra hanın içinde, babam halısını satmış, dönerini yemiş, esnafla kahve içip muhabbet koyultuyordu. Kıyamam, bayılır muhabbete.
Beni görünce "Aaa Deniz" dedi, "Sen burda mıydın?" sonra ekledi: "Sakın annene anlatma bunu, sonra seni unuttum sanır."
(Anılardan yemek, çok pis blogcu numarasıymış. Bunu bir yılda idrak etmem de cabasıdır ulen, buyrun yiyelim, 30 sene ne skime yaşadım zaten?)
Bir kızın babası onun "hayatının erkeği" konusunda bize çok şey söyler. Ama ne söyler, asla tam olarak bilemezsin. Sırf "dedi işuuz" yüzünden kaç ecnebi disizi kastı alkol, seks, uyuşturucu batağına saplandı, Woody Allen ne skeç patlattı, ne psikologlar paraya ismiyle hitap etmez oldu.
Çözüm? Sonuç? İsviçreli bilim adamları neden sus pus?
Baba kısmısı kızı salsa olmaz, sıksa olmaz, çekse vursa en olmayacak şey ama bizde o olur.
Yine ecnebinin romatik komedisinde felan, genç kız babişkosuna "Reglim var üstüme varma" bakışı fırlatır hani, ya da dosdoğru yüzüne söyler havalı havalı. Biterim buna. Ne münasebet öte yandan, babaya g.tünden bahsetmek de nesi?
Bilim bize, kadınların babalarına benzemeyen adamları seçmeye programlı olduğunu söylüyor. İnsanlar cima edip üremek için, kendilerinden farklı genetik kombinasyonlu eşe yöneliyorlarmış. Evrim için ivedi olduğu kadar da saçma bir önerme; babası Brad Pitt olan insan var, yemişim genetiğini.
İşin aslı; su samurundan penguenine, tüm dişiler baba adayı arıyorlar erkekte. Peki memikler çıkar çıkmaz ilk iş, gidip ortamın en serseri, en ipi götü dağıtmış gitaristine hallenmek niye?
Hülasa, hayatınızın erkeğini babanızdan şu veya bu şekilde ayırmanız mümkün değil kızlar. Dua edin, iki taraf da tavla sevsin.
Biterken...
Ağlaşacak değilim, babam kansermiş.
Şimdi biraz daha omuz silkmek, Augustus kitabını bitirmek, daha çok yürümek gün içinde, leziz yemekleri yerken övmek, şaraba rakıya name düzmek ve en çok biraz daha gülmek gerek, çünkü kıyamam, bayılır espriye.
25 vatandaş cevab hakkı kullandı :
hayatımın erkeği bu defa ağlattı.. ama güçlü kadın akmasın diye çekomastik çektiği göz kenarından sızan gözyaşını çaktırmadan sildi.
zamanla babasına dönüşen kadınlar erkeende bir kadın inceliği ararken, annesine dönüşen kadınlar babası gibi erkekleri tercih eder. kısaca baba hep vardır.
bi de babadan dertliler hayattan babayı aldıkça benim babam aslında çok da fena değilmiş deyip onu affeder.
öle oldu birçok kere gözümle gördüm.
"kızlarağacında türk kahvesi içerdik laylaylom" diyerek başlayacaktım yorumuma ama birden yumruk yemiş gibi oldum.Çok fena oldum.Güzel baba. Çok yaşasın.
Geçmiş olsun...
Babalar hasta olmasın ya :/
Yuzumde her zamanki kahkahaya gebe koca siritmayla okuyodum Deniz, cok kotu oldum be, aylardir agiz dolusu gulduruyordun, bu defa gozler dolu.
Iyi olsun umarim, zeki komik kadinin tatli egzantrik babasi...
yazın bir hikayeyi anımsattı bana.
şu an ismini hatırlamıyorum bir kitap okumuştum yaşlı iki kadının kocası gün geliyor ölüyor. Yaşlı kadınlardan biri severek evlenmiş mutlu seneler geçirmiş. diğeriyse sevmeden yapılan bir evlilik ve mutsuzca geçen yıllar... yazar soruyor diyor ki, ' sizce en çok hangi kadın ağlamıştır?'
'Tabiki ikincisi' diye cevaplıyor. çünkü boşa geçen yıllarına ağlıyordur.
peki ben niye bu kadar ağladım? sana imrendiğim, babamla bir kez olsun konuşamadığım için mi?
yoksa böyle güzel insanlara bu hastalığı yakıştıramadığım için mi?
çok geçmiş olsun.
Geçmiş olsun...
Ne yazacagimi bilmeden, yazmadan duramadan, seni tanimadan, fakat cok da severek, icindeki sızının derinligine (ne mumkun) dokunamadan, yine de hissederek... buradan gozlerimi kapatip kucakladim seni... en acilinden ve esaslisindan sifalar diliyorum babacigina. Gecmis olsun.
geçer gider umarım çabucak babanın rahatsızlığı... ve çok güzel bir yazı olmuş,teşekkür ederiz babasının kızı olanlar olarak :)
Umarım baban iyi olur ve uzun yıllar doğum gününü, yılını bile unutmaya devam eder :)
Sevgi denen şey insanların barsaklarının karışırcasına birbirlerine geçmeleri değildir.
Ve babalar her ne kadar bazen mesafeli olsalarda eksiklikleri hep çok hissedilenlerdir. Ben bunu gördüm
Nereye yazayım bilemedim, ama mim haber ver dediği için buraya yazıyorum. Buyrunnn: http://www.maddebagimlisi.com/en-yaratici-7-blog-mim/
çok geçmişler olsun. okudum, bi kötü oldum.
gecmis olsun, cabuk iyilessin..
benzer bir babanın oğlu olarak benzer bir süreçten geçtim. tek söyleyebileceğim geçmiş olsun; ve sürecin kız çocukları için daha zor olduğu...
Çok etkileyici bir yazı olmuş..hiç beklenmeyen bi yerde dondum birden.Çok geçmiş olsun
hepiniz saolun, varolun, ağlamayın.
amacım vurup kaçmak değildi ama biraz öyle bi yazı oldu sanırım.
şahsi meselere girmeden, safi komikliğe vericem kendimi bundan kelli.
icim sizladi, engel olamadim, ben de agladim. cok gecmis olsun, bol sabir.
okurken hep icimden soyle diyorum "bu kıza hic bir sey olmaz", "ohoo, Deniz kesin bunu k.çyla yapar"... hep 'charles iş başında' da o charles a duyulan guven duruyor icimde sabit.
ve yine. nedense bu his gidemiyor icimden.
geçmiş olsunu dilemek ile keşke demek arasında kotrpiyede kaldım.
gecmis olsun
babamın sevgisini hep hasta olduğum zamanlarda hissederdim. diğer vakitlerde de beni seviyordu elbet ama hastalık başka, yoğunlaşıyor herşey.. başını okşuyor bi isteğin var mı evladım falan diyor. aynı zamanda babama olan sevgim de o hasta olduğu vakitlerde yoğunlaşır.
hastalandığı zaman nazlı olur hem babam. nazlı ama çekilmez bi naz değil bütün hastalar kadar yani bi ihtiyacım var mı babacım dersin elini alnına koyarsın ve o anda gözlerin gözlerine temas eder hani konuşmazsınız ama iyi ki varsın der sanki.
ama söylesen desen daha iyi olmaz mı.
babalar sessiz sever ama evlatlar..
uf gece gece hüzünlendim gene.
deniz yazdiklarini Toronto Canada'dan keyifle okuyordum. Hic yorum yapmadan. Hic ses cikarmadan. Babana cok uzuldum. Ben de ayni surecten gecen yaz gectim. Nisanda Akciger kisti dediler telefonda, mayista Akciger kanseri oldu, haziranda cep telefonlarina servet odendi, temmuzda kaybettik babami. Moralini bozmak icin yazmiyorum bunlari, kusuruma bakma, ben de herkes kadar iyi dilekler icerisindeyim, ama kanser boktan bi hastalik ne yazik ki, maximum otesi ozen istiyor. Umarim siz gosterirsiniz babana. Tekrar gecmis olsun!
Evet her zaman güldüren güzel insan bu yazıyla birçok insanı üzdün.. Ama Bazen ölümü de hatırlamak gerekiyor. Benim babam da aynı senin ki gibi birlikte şarap yudumlayıp felsefeden tut edebiyata kadar herşeyi konuşabildiğim bir insan.. Böyle babaların varlığı beni ümitlendiriyor çünkü bu yetişecek güzel nesiller demek.. Bende iyi bir baba.. Babam gibi bir baba olmak istiyorum.. Umarım baban bir an önce iyilesir.. Ona sürekli moral ve sevgi ver enn etkili ilaç bunlardir çünkü..
merhaba,
ben de keyifle ama sessiz sedasız okuyordum bundan önceki yazılarını, ne gariptir ki, bu yazıyı yazdıgın tarihte, ben babamı akciğer kanserinden kaybettim. Moral bozmak gibi bir niyetim elbette yok, ama şunu söylemek isterim, en iyi doktolara gittik, hepsi babama erken teşhis, iyileşeceksin vs. dediler, bu yüzden babam iki yıl sanki kanser değilmiş gibi yaşadı, onu gören bu hastalığa yakalandığına inanamıyordu. Biz elbette kötüleşeceğini biliyorduk ama bu kadar hızlı gelişebileceğini tahmin edemedik... Bir anda nefessiz kaldı ve yoğun bakıma girdi, ağzına taktıkları maske yüzünden konuşamadık, verdikleri morfin yüzünden bizi çoğu zaman tanımadı. O yüzden kanser bu, her şey çok iyi bile gitse, yine de insan ölmeyecekmiş gibi yaşayabiliyor, en azından babam, ölümün adını ağzına almadı, ne tatile gitti ne yaşama biçimini değiştirdi. Kendini ilaçlara ve doktorlara teslim etti. Elinden geleni yaptı ama yenemedi...
Bunları kendimi tutamayıp yazdım, belki bir şekilde faydası olur diye...
Umarım babanın hastalığının cinsi çok kötü değildir, ve çarçabuk iyileşir.
Tekrar geçmiş olsun.
başınız sağolsun arkadaşlar.
ukalalık etmek istemiyorum gerçi ama konu hakkındaki hissim şu şekilde.
ölümle başa çıkmak insanın en zor mücadelelerinden biri. sevdiklerimizi ölümleriyle değil, yaşamlarıyla hatırlayıp, yaşadığımız her anın değerini bildiğimiz sürece doğru yoldayız.
gözlerden öpüyorum...
d.
Post a Comment